Eminim birçoğunuz ‘’Seksenler’’ adlı diziyi izliyorsunuzdur. İzlemedinizse de tavsiye ederim. Dizi son zamanlarda güzel işlere imza atanTRT1 de yayınlanıyor. Dizide 80 li yıllar; klasik Türk ailesinin ev , iş ve mahalle hayatlarını romantik ve duygusal bir tatla anlatılırken ,bir taraftan da bizlere hoş bir nostalji yaşatılıyor. Kendi adıma böyle bir yorum yapsam da, eminim o yılları yaşayan bir çoğunuz aynı tadı alıyor ve eskiye bir özlem ve iştiyak duyduğunuz da oluyordur. Seksenli yıllarda, ailede saygı esastır, dostluk ve arkadaşlık paradan değerlidir, seksenli yılların aşkları masumdur .’’Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır’’ sözü bu yıllarla örtüşür…Teknoloji bugünkü gibi ileri seviyede değildir ama hayat daha tatlıdır. Elektrik kesintileri bile işe yarar….Saatlerce karanlıkta kalırdık ama sohbetlerin tadına doyum olmazdı. Her ne kadar o yıllarda henüz yeni yetme çocuk olsam da bu leziz ortamları ve damakta bıraktığı tadı dün gibi hatırlıyorum. Öyle bugünkü gibi yüzlerce TV kanalı da yoktu. Sadece TRT 1 vardı, bir müddet sonra TRT2 açıldığında evlerdeki sevinç görülmeye değerdi. Seksenli yılların siyaseti de farklıydı. Şimdilerde ki gibi yüzlerce aday da olmazdı. Siyaseti bilen ve konuşan da çok nadirdi. Her köyde, her ilçe de hatta Aksaray’da, ve o günkü vilayetimiz olan Niğde de bile siyasetin köşe taşları vardı. Köşe taşları diye nitelendirdiğimiz kişiler siyaseti de adamı da, adam olmayanı da bilirdi. Üç kuruşluk adamların, beş kuruşa adam satması da, beş para etmezlerin satın alınmasıda pek nadirdi. Hatır vardı, gönül vardı, gönülden muhabbet vardı. Siyasette cefa da vardı, vefa da. Riyâ yok, mertlik çoktu. Angaraya gitmek ulaşım açısından belki zordu, ama Angaraya varınca en tepedekilere varmak bile çok kolaydı. Bir önceki yazımızda vurguladığımız gibi öyle her önüne gelen aday olamazdı. Çünkü siyaset masa başında değil , bazen kahvehanelerde, bazen tozlu köy yollarında, bazen çilekeş partililerin evlerinde çay sohbetlerinde yapılırdı.Günümüzde olduğu gibi; lüks kafelerde, rezidanslarda olmazdı. Genel Merkeze yakınlık, lidere yakınlık, danışmana yakınlık, mebusa yakınlık kriterlerinden daha çok millete yakınlığa ve sahada çekilen çileye bakardı aday olmak. Eskiden parti delegesi olmanın, partili sade bir vatandaş olmanın bile asaleti, itibarı vardı. Delege seçimlerinde bağlayıcılık vardı. Yukarıda zikrettiğimiz gibi, masa başı oyunlarla olmuyordu siyaset. Ehil olmayan insanların, biraz daha fazla yalakavâri tutum ve davranışlarına göre şekil almazdı aday olmak. Çileye, ehliyete ve liyâkate bakardı. Her şeyin değiştiği gibi, maalesef siyaset de değişti yeni yüzyılda. Acaba; değişen hayat şartları mı siyaseti değiştirmiştir, yoksa yozlaşan insanlar mı siyaseti değiştirmiştir? Yada siyasî konjonktürler midir bu seviyesizliğin sebebi? Sebep her ne olursa olsun. Her şeyde olduğu gibi, maalesef siyasette de maya bozulmuş durumdadır. Siyaset; millet için memleket için hizmet türetme sanatı olması gerekirken, âdeta adam satma, ayak kaydırma, göze batanın kellesini yeme sanatına dönüşmüştür ne yazık ki. Vefa olgusunu da unutmamak gerekir.. Hani şu unutulmamak, yâd edilmek, emeklerin çilelerin, cefaların, sevgilerin takdir edilmesi ve hatırlanması gereken o güzel olgu…..Geçtiğimiz günlerde Merkez ilçe kongresi de tamamlandı. Konuşmacılardan Milletvekilimiz Ruhi Açıkgöz altı çizilecekbir cümle kurdu. Salonda delege ve misafirler arasında eski il başkanları, eski merkez ilçe başkanları, eski ilçe başkanları da hazır bulunmuş olmasına rağmen, o isimlerin atlandığını hatırlattı. Ama daha önemlisi; öyle bir söz etti ki, aslında siyaseten ne kadar vahim bir toplum olduğumuzu hatırladım .’’Eskiden görev almış bir çok yönetim kurulu üyesinin adını hatırlamayız, unutmuşuzdur’’ dedi.Çok doğru bir söz etti. Kendisi zaten siyasî edep ve üslup olarak da takdir ettiğim bir milletvekilidir. İnsanların siyasi görüşlerine katılırız ya da katılmayız. Ama doğru ile yanlışı ayırt etmek, doğruya da doğru demek bir erdemdir. Ruhi Bey’in boş konuşmayı sevmeyen, gıybet etmekten çekinen, siyasetle insanî değerlerin çizgisini ayırt edebilen bir yapısı olduğunu biliyorum. Ve kullandığı sözde aslında yerinde bir özeleştiri. Siyasetin vefâ ile yanyana olmadığını gösteren bir realiteye, imâ ile de olsa değindi. İsimlerin dahi hatırlanmaması aslında insan olarak ne kadar yozlaştığımızın farklı bir delili. Hasıl-ı kelam; Seksenlerden yola çıkarak günümüze geldiğimizde , insanî ilişkiler açısından negatif, teknolojik açıdan pozitif olan değişim rüzgarları, biz insanları da top yekûn değiştirmiş. Bu kadar değişimin içinde aslını, özünü mayasını, değerlerini değiştirmeden günümüze kadar gelenleri de tebrik etmek gerekir. Bu denli değerleri revize olmuş bir toplumda sevgisiyle ,saygısıyla, gelenek, görenek ve ölçüleriyle, siyasi tutum, insanî erdem ve ahlakî yaşam tarzıyla eskiye bağlı kalmak, nostaljik olsa da inanın mutlu olmanın en kolay yollarından biri.Sanma Şâhım....herkesi sen... sadıkâne...yâr olur Herkesi sen...dost mu sandın....belki ol.....ağyar olur Sadıkâne....belki ol.....âlemde.... bir serdar olur Yâr olur.....ağyar olur....serdar olur....dildâr olurKalın sağlıcakla….
Oğuzhan Osmanoğlu
Siyasette Değişim Ve Yabanilik
- Oğuzhan Osmanoğlu
- 03 Aralık, 2014, Çarşamba 00:00
- 15698
- FacebookSayfayı Beğen
- TwitterTakip Et
- YoutubeAbone Ol
- InstagramTakip Et
- LinkedinTakip Et
- RSSServisleri