Şefaat: sözlük anlamı itibariyle araya girmek, iltimas etmek, yardım etmek, destek olmak, bir işe delalet ve tasavvuf etmek, yani kısaca torpil yapmak. Geleneksel kültürde ise şefaat; hesap gününde, ahirette Allah’ın yargılayıp cehenneme attığı kullarını Allah’a rağmen oradan çıkaracak kişilerin olacağına inanmaktır. Bunlar ise şeyhler, evliyalar, mürşidi kâmiller gibi özel kişilerin Allah’ın hatırlı kullarının haşa Allah’tan daha çok kullarını onlardüşünüyor, onların rahmeti vicdanı daha çokmuş gibi sanki Rabbimin cehenneme giren kişileri torpille oradan çıkaracaklarmış.
Haşa bunlar Allah’tan dahaçok mu merhametli? ALLAH siz kim oluyorsunuz demez mi? Hem Allah’ın dostuyum diyeceksin, hem Allah’ın sevmediği kulunu, sen Allah’a rağmen onu cehennemden çıkaracak, yani sen Allah’ın sevmediğini sevecen, buna da şefaat diyecek? Allah’ını seven böyle bir şey yapar mı? Oysaki ALLAH' Kur’an’da 28’e yakın ayette şefaat iznini insanlara değil, oradaki görevli meleklere verebileceğini anlatıyor onlarca ayet, fakat bir tane ayet var mı ki? bu şefaat iznini insanlara verileceğini anlatan bir ayet? Hadi bu dört gurup şefaat ayetlerine bir bakalım Kuran’dan. Birinci gurup ayete örnek: ZÜMER 44 mealen-De ki: «Bütün şefaat, Allah içindir. Göklerin ve yerin mülkü o’nundur sonra O'na döndürüleceksiniz. Böyle ayetlerden anlıyoruz ki şefaat sadece Allah'ın kontrolün de olan bir konu ve bir kurum.
İkinci gurup ayetlere örnek: kâfirlerle; müşriklerle ilgili ayetler mesela bakara:48 gibi: mealen bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının.
Üçüncü guruba giren ayetler, mesela Bakara 255 deki Ayetle Kürsü diye bildiğimiz ayette Allah’ın sıfatlarına vurgu yaparken kimin haddine onun izni olmadan şefaat edecek diyor, bizimki alıp onu bak şefaat izni bu ayette var diyor, hadi bu izin olsa bile bu iznin meleklere olduğuna işaret var. Delil NECİM süresinde melekler diyor, fakat hiç kimse dualarında yetiş ya felan melek, ya ölüm meleği, ya İsrafil, ya Mikail, ya kirabin kâtibin melekleri yetiş demiyor, âmâ yetiş gavsum, şeyhim diyor. Delil NECİM süresi26: mealen her ne kadar göklerdeki melek sayısı çoksa da, Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseler için verdiği şefaat izni olmadıkça, onların şefaati hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bak bu ayette şefaat konusu melekler için geçiyor. Dördüncü gurup ayetlerde ise: şefaatin yardımın dünyada olduğudur.
Tüm Peygamberlerin Allah’tan aldıkları emir ve yasakları ümmetlerine öğretmeleri tebliğ etmeleri gibi, son peygamberimizde aynı görevi yapmıştır, şirke düşen o gün ki cahil topluma yirmi üç sene aralıksız ümmetine dünya ve ahiret ayetlerini anlatmış tebliğ etmiş, öğretmiş yaşamış rol model örnek olmuştur, bir nevi şefaatçi olmuş ama bu dünyada olmuştur. Veda hutbesinde de Müslümanları tebliğ ettiğine dair şahit tutmuştur. Gerçekten ustanın çırağa, öğretmenin öğrencisine, öğrettiği gibi işte tamda bu dünya hayatında nasıl yaşamamıza dair tek önder ve tek örnek olan peygamberimizin şefaat örneğidir. Buna delil vereceğim ayetlerde tamda böyle der: Ali İmran 20:mealen: Buna karşı seninle münakaşaya kalkışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmişimdir."Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. HUD süresinin ilk ayetlerinde ALLAH bu KURAN'I kendisinin açıkladığını, açıklama sebebinin başkalarına kul olmamamız için yaptığını, peygamberimizin bunu tebliğ etmekle görevli olduğunu emreder anlatır. Evet, şefaatle ilgili bu ayetler topluluğunu bir bütün olarak incelediğimizde şefaatin Allah'ın iznine, rızasına, bununda razı olduğu kişilere olacağını anlatıyor, zaten razı olduğu kul cennetlik olur.
Şefaati şöyle anlamalı ahirette defteri sağ tarafından verilenlere, orda görevli meleklerin, onlara cennetlik olduklarına dair müjde vermeleridir. Delil NİSA süresi 69: Allah'a ve Peygamber'e itaat eden kimseler, Allah'ın kendilerine nimet verdiği kişiler ISRA süresi 15'de peygamber göndermediğimiz uyarmadığımız topluma azap etmeyiz derken, yine her toplumu o toplumun peygamberleriyle yargılarız der. NECİM 26 da bahsedilen melekler ve Nisa 69 da bahsedilen kişiler şefaat yoluyla cehennemden çıkartılan kişilerdeğil, cennetlik kullarına müjde veren meleklerdir, bu manada onlarca ayet böyle der.Dünyadan örnek verecek olursak bir diploma töreninde, bir kişinin çalışıp çabalamasıyla, işini lakıyla yapan kişiler belirlenip, şu ödülü, şu diplomayı, şu plaketi; şuna şuna ver denilmez mi? Şefaat izini verilenlerde bunun gibi, dünyadayken Allah’a kitaba, elçisine uyup dininin emrettiği gibi yaşayan kullarına, Allah’ın ödülünü, mükâfatını o kişilere bildirtmesi gibi. ALLAH şirki anlatırken, sadece kendisine ait olanların, bazı yarattıklarının, bazı kullarının da bu işleri sadece Allah’a ait olanları bu yaratılanlarında yapabileceğine inanmak, onlardan beklemek veya onlardan bu işleri istemek fiilinin şirk olduğunu anlatır...