Okumak çok yönlü bir eylemdir. İnsanı okumak,ruhu okumak,gözleri ve kalbi okumak…Gülmeyi,ağlamayı,sevinci ve hüznü okumak... Siyaseti,aktüel olayları ve dünyayı okumak... Yazmayı,konuşmayı,düşünmeyi ve düşünceleri okumak.. Yağmuru okumak,tabiatı okumak,gezegenleri ve kainatı okumak…Matematiği,fiziği coğrafyayı okumak…Dağları, taşları mevcudatı okumak…Zerreyi şemsi,demem o ki güneşi;hücreyi bedeni ve dâhi tüm âlemi okumak..Okumak,okumaktan geçiyor dostlar...Gazete,kitap mecmua okumak değil kastımız. Lakin bu çerçeveden bakarsak herkes okuyor. Tahlil etmek,analiz etmek,yorumlamak.Ufku genişletmek ve dahi yeni bakış açıları sunmak. Yeni bakış açıları geliştirmek,manâ-yı harfiyle değil mânâ-yı ismiyle okumak…Gizli âlemleri açmak, gizli mânâları görünür kılmaktır okumaktan kastımız.
Yukarıda zikrettiğimiz şekilde okumanın yolu da okumaktan geçiyor tabi ki. Kutsal kitabımızın ilk inen âyeti 'OKU' dur. "Yaratan Rabbinin adıyla OKU" . Bu kutsal mesajı anlamaktan ve elimizi kitaplara uzatmaktan geçiyor doğru okumanın yolu. Araştırmaktan, beyin yormaktan zaman ayırmaktan geçiyor.Okumuyor, ezbere konuşuyor, ezbere yaşıyor,ezbere düşünüyoruz.Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz. Japonların %14’ü,Abd nin %12’si kitap okurken,ülkemizde kitap okuma oranının %0,01 olması nasıl bireylerin yetiştiğinin ispatı olsa gerek. Amerika'da lise çağındaki bir genç günlük konuşma dilinde 1000 ila 1500 kelime kullanırken bu oran biz de ne yazık ki 150 ile 200 kelime arasında kalıyor. Düşünmenin, zihinsel faaliyetlerin ana malzemesinin kelimeler olduğu gerçeğini hesaba katarsak bu tablo bizim için hiç de iç açı değil.Ayrıca Ülkemizde her 100 kişiden sadece 4’ü kitap okuyor.Ve tabî dünya kitap okuma ortalaması ülkemizden 3 kat daha fazla.Düşünmeyen,algılamayan,yorumlamayan bir nesille karşı karşıyayız.Bizim çok okuyan okuduğunu yorumlayıp değerlendirebilen bireylere ihtiyacımız var. Eğitim sistemimiz,teknolojik zirveye ulaşmak ve hayatımızın sanallaşması, okumayı direkt olumsuz etkileyen faktörlerdendir.İstediğiniz kadar güzel okullarda okuyun ve istediğiniz kalitede üniversiteleri bitirin.Eğer okumanın özünü kavrayamamışsanız boşa okumuş olursunuz ve oluruz.Sâde,sıradan ve tekdüze bir zekaya sahip olmaktan öteye geçemeyiz.
Zeka kapasitesi geliştirilebilir bir şeydir ve yolu da okumaktan geçer. Başta da ifade ettiğimiz gibi;insanı,ruhu,kalbi okuyamayız…Siyâseti,olayları ve mevcudatı anlayamayız..Değil geçmişi ve geleceği;burnumuzun dibini görmekten âciz kalırız ve kalıyoruz da. Oysa ki okumak, içimizdeki gîzem dolu âlemlerin kapılarını açan , sihirli bir anahtardır.Ve okumak;Zamanın her seyyâlesini,yaşanan ve yaşanmayan her olayı akıl ve zeka bütünü içinde tahlil eder.Olayların perde arkasını,nedenini,,niçinini nasılını, görme imkanı sağlar.Problemi ve çözümü âkil bir hoca edasıyla tespit etme imkanı verir.Okumak gerek dostlar;bir adım ileride olmak istiyorsak okumak gerek.Okumanın yaşıda olmuyor zamanı da....Ama kabul edelim ki en verimli okuma performansı da gençlik zamanı ortaya çıkıyor.Yaş kemâle erdikçe aklî melekelerin zayıflaması, sorumlulukların artması gibi mutlak engeller kaliteli okumayı engelliyor.Okumak gerek dostlar,güzeli-çirkini,doğruyu-yanlışı okumak için okumak gerek.Kendini okumak, alemi okumak gerek. Yunus Emre'ye kulak vermek gerek. Ne demiş büyük mutasavvıf,büyük şair: İlim; ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsin/Ya nice okumaktır.
Sır dolu dünyanın sırlarını keşfedip geleceği de okumak için okumak gerek.Aksi mi? Okur..Ama okuyamayız vesselam…