İslâm, bütüncül bir hayat nizamı olarak, aynı zamanda bir devlet adamı profili çizer. Burada, İslâm'ın ana kaynaklarından ve kaynaklardan zuhur etmiş kültür mirasından istifade ederek bir devlet adamı profilinden çizgiler sunmak istiyoruz. Bunlar, hiçbir zaman eskimeyecek değer yargılarıdır. Dileyen o çizgileri kendi kişiliğine nakleder, nakşeder.
- Bir Müslüman devlet yöneticisinin en temel özelliği Allah'la ilişkisini düzene sokmak olmalı. O'na itaat etmeli. O'na saygısızlık etmekten sakınmalı, korkmalı. Gizli ve açık bütün işlerinde O'na muhalefetten uzak durmalı. Tüm hayatında ve insanlarla ilişkilerinde O'nun bildirdiği ölçülere riayet etmeli. Ne kendi de ne insanların heva ve heveslerini Allah'ın ölçülerinin önüne geçirmemeli.
-Allah Rasûlü ve Hulefa-i Raşidîn'in kişilik ve yönetim üslûbunu bilmeli, onu ölçü edinmeli.
-Başkalarına doğruları emrederken, kendisi kötü fiilleri işlemekten kaçınmalı.
-Ahireti ve Kıyamet gününü unutmamalı. O gün için hazırlık yapmalı. Hakka tabi olmalı. Çünkü ahiret terazisinde ağırlık Hak ile mümkündür. O gün terazileri hafif gelenler, dünyada iken batıla tabi olanlardır.
-Müslümanların işlerini deruhde ederken elini kanlarından, midesini mallarından uzak tutmalı. Dilini korumalı, haysiyetlerini kırmamaya itina etmeli. Güç ve kudretin ancak Allah'ın elinde olduğunu bilmeli.
-Hasis, korkak ve zayıf olmamalı. Çünkü mal hasislerde, silâh korkaklarda, rey zayıflarda olursa o ülkenin düzeni bozulur.
-İnsanlara karşı duyarlı olmalıdır. Onların gözünün kendisi üzerinde olduğunu bilmeli, hata yapmamaya, kendini insanlara sevdirmeye çalışmalıdır. Bunun da yolu Allah'ın sevgisine mazhar olmaktır. Allah sevdiği kulunu, insanlara da sevdirir. Buğuz ettiği kimseye ise insanlara da buğuz ettirir.
-Yakınlarını, hısımlarını idari işlerde başkalarına tercih etmekten kaçınmalı. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a)'in "Müslümanların işlerinden birini üzerine alan bir kimse bir şahsı kayırarak haksız yere onların başına kumandan yaparsa, Allah'ın laneti üzerine olsun! Allah onun ne farz, ne de nafile ibadetlerini kabul eder, onu ancak cehenneme sokar. Her kim ki, din kardeşinin malını bir başkasına haksız yere verirse Allah'ın laneti onun da üzerine olsun." buyurduğunu unutmamalı.
-Devlet malını "Allah emaneti" gibi bilmeli, bunu koruma hususunda kendini yetimin malını korumayı üstlenmiş bir kimse gibi görmeli.
-Sade bir hayat yaşamalı ve yabancıların yaşayışını taklit etmemeli.
-Zorbalarla hemdem olmamalı.-Meclisinde, insanları müsavi tutmalı. Tâ ki, mevki sahipleri tarafgirlik ümidine düşmesinler, zaif olanlar da adaletinden ümidi kesip, kalben münkesir olmasınlar...
-İnsanlar arasında sulhu özendirmeli, ancak haramı helâl, helâli haram kılacak bir sulhu tercih etmemeliler.
-Ülkeler ve insanlar arasındaki muamelelerinde Allah'a muhalefetten sakınmalı. Çünkü yöneticiler, ülkelerinden ve hayvanlarından bile sorumludur.
-Halka karşı merhamet, muhabbet, hüsn-i muamele ile kalbini doldurmalı. Onlara karşı ganimet yiyici bir arslan kesilmemeli!
-Kendini Allah'ın ölçülerine muhalefete, zulüm ve haksızlığa yöneltmemeli. Aksi takdirde insan, Allah'ın intikamına uğrar da nefsini müdafaaya takat getiremez. ALLAH adaleti emreder”. (Nahl: 16/90).”Ey insanlar, ALLAH için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya yakışan budur.” (Maide: 5/8)ayetleri açık bir şekilde adaletten ayrılmamayı bizlere emretmektedir.
Zulüm kavramıyla yaptığımız bu kısa girişten sonra asıl konumuz olan zalim devlet yöneticileri ve bunların yaptıkları zulümlerin dünya ve ahiretteki sonuçlarını anlatan ayet ve hadislere geçmek istiyorum.“Ey inananlar, siz kendinize bakın, siz doğru yolda olduğunuz takdirde sapan kimse size zarar veremez.” (Maide:5/105) ayeti, bizlere doğru yolda olmamız gerektiğini ve başımızdakilerin sapıklığının bizlere zarar veremeyeceğini göstermektedir. Ancak bu durum zulme karşı sessiz kalanlar için geçerli değildir.