Mürid bir kişi midir, yoksa bir sıfat mıdır? Mürşid bir kişi midir, yoksa bir sıfat mıdır? Mürid olan da Allah.. Mürşid olan da Allah.. Mürid kelimesi de, Mürşid kelimesi de “İrade” kelimesinden gelir. Mürid; Allah’ın âlemi halk etme muradıdır… Mürşid; Allah’ın kendinden açığa çıkardığı varlıkta kendini ispat etmesidir.. Murid: İrade eden, İradesini gösteren, İrade sahibi demektir… İrade etti, varlığı var eyledi.. Varlığın var oluşundaki, sıfatlardan biri” İrade” sıfatıdır… İrade; misal vermek gerekirse, tohumdaki ağacın zahire çıkma muradıdır.. Bu evrenin var oluşu, Allah’ın var etmedeki sıfatlardan biri olan “irade” sıfatı iledir. Evrenin var edilmesindeki istek Allah’a aittir. Bu istek “İrade” sıfatıdır. Yasin Süresi 82: “İrade” Burûc Süresi 16: “İrade”Ya-Sin Süresi 82:…. “izâ erâde şeyden en yekûle lehu kun fe yekûn” Meâli:…. “O, bir şeye irade ettiği zaman, ona ol der, böylece olur.” Burûc Sûresi 16: “Faâlunlimâyurîd” Meâli: “Fail olandır, varolan her şey O’nun iradesindendir” ZâriyâtSûresi 56. ayetin “Tanıdıklarınızı ve tanımadıklarınızı, ancak beni bilsinler ve kulluklarını anlasınlar diye yarattım”ın tefsiri olan “Bilinmekliğimimurâd ettim, âlemi Halk eyledim” deki “murâd” irâdedir..Kur’ân’ı incelediğimizde görüyoruz ki murîd: Allah’ın varlığı var etmede ki murâdıdır, isteğidir. Külli irâde, cüzi irâde denilen hakikat, ama zerrenin ama evrenin Halk edilişindeki irâde Allah’a aittir. Kül, bütün demektir.. Cüz, zerre, parça demektir.. Yani bütünü de yaratan Allah’tır, zerreyi de yaratan Allah’tır. Misal vermek gerekirse: Kişinin vücudundaki, ama bir hücrenin ama tüm vücudun tamamının yaradılışındaki ve çalışmasındaki irâde Allah’a aittir… Bir tek varlığın da tüm evrenin de yaratılmasındaki ve işleyişindeki irâde Allah’a aittir. Mürşîd: İrşâd eden, rüşd sahibi, delillerle, işaretlerle kendini gösteren demektir, doğru yolu gösteren demektir. Kehf Sûresi17: “Murşîd” Kehf Sûresi…..”fe lentecide lehu veliyyen murşid”مُّرْشِدًا Meali: “Allah’tan başka doğru yolu gösteren bir dost bulamazsın.” Var ettiği varlıktaki işaretleriyle irşâd eyledi, kendini gösterdi… Açığa çıkan tüm varlık, varlığın geldiği boyutun ispatıdır.. İlim, Allah’ın mürşîd boyutudur… Açığa çıkan varlığın özündeki işaretler, deliller, varlığın kendindeki varlığın sahibini gösterir. Allah kendini “Mürşîd” ismiyle ispat eder… Allah bize şah damarımızdan yakındır. Bizim bunu anlamamız için, kendi vücudumuzu ilmen idrâk etmemiz gerekir.. İşte Allah’ın mürşîd boyutu, kendinden açığa çıkan varlıkta kendini ilmi olarak ispat etmesidir. . Allah ilim sıfatı ile kişiyi irşâd eder. İlmi takip eden, ilmen var oluşu ve var edeni idrâk eden kişi, Kâmil insandır… Mürşidi Kâmil demek; irşâd yolunu gösteren kişi demektir.. Kâmil insan; Mürîd olanın da, Mürşîd olanın da Allah olduğunu bilir.. Ve Kâmil insan, Allah’ın ilmini takip ederek kâmil insan olur.. Kâmil kişi, ilmin ilim olduğunu bilir ve o ilim üzere hareket eder.. İlim, varlığın özünde satır satır yazılı olan varlığın var oluş hakikatidir.. Buradan okuyan kişi kemâlata ulaşır… Kâmil kişi; var oluşu ve var edeni anlamak isteyen kişiye, nereye bakmasını, nasıl bakmasını, varlığı nasıl okuması gerektiğini bildiren kişidir.. İşte Mürîd; varlığın varoluşundaki ilâhî istektir… Mürşîd ise; açığa çıkan varlıkta, varlığın sahibinin kendini ilmen ispat etmesidir.. Allah kendini “mürîd; ismiyle açığa çıkarır… Allah kendini “mürşîd” ismiyle ispat eder… Halk arasında mürşîd denilen, irşâd yolunu gösteren demektir. Allah; bir çiçekten, bir böcekten, bir taştan, bir kuştan, bir hücreden, bir insandan, cümle varlıktan insanı irşâd eder. Allah, insanı ayetleriyle irşâd eder. Gökte,yerde her şey bir ayettir.. Onun için; YûsufSûresi 105 de: Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki yanından gelip geçerler ve onlar onun farkına varmazlar, diye bizlere irşâd sistemini çok güzel bir şekilde açıklar…. Halk arasında mürşîd bir kişi olarak bilinir. Oysa o murşîd denilen kişi, Allah’ın ilmiyle doğru yolu bulmuş, irşâd yolunu bulmuş kişidir. Doğru yolu, irşâd yolunu bulan kişi yani Kâmil kişiyi anlamanın incelikleri şunlardır: Gelen kişiyi birinci saniyede Hakk’a yönlendirir. Talebelik makamına gelen gelen talebeyi, ilk saniyede talebenin vücuduna döndürür. Tüm aradığı soruların cevabının kendinde olduğunu belirtir. Yolun da yolcunun da kendisinin olduğunu belirtir. El etek öptürmez. Tevhîd şuurundan ayrılmaz. Sözleri ve yaşantısı birbirini tutar. Alnının teriyle çalışır karnını doyurur. Kimini büyük görüp, kimini küçük görmez. İnsanları, inançlarına, ibadetlerine göre kültürlerine göre ayırmaz. Kızmaz, kimseyi kötülemez. İnsanları Allah ile şeytan ile korkutmaz. Kendilerini gerçek Mürşid, başkalarını sahte ilan etmez. Kendilerini evliya, veli, gavs, mehdî, Mesih, seçilmiş ilan etmez. Dedikodu, fitnelik, fesatlık bilmez. Sabırlıdırlar, her şeyin hikmetini arar. Kendilerine hidayet verilmiş başkalarını hidayetsiz ilan etmez. Zenginlik, makam, saltanat derdine düşmez. Tekasür süresinde belirtildiği gibi, çoğalma derdine, bu kadar müridim var, halifem var derdine düşmez.. İnsanları şeriatlı-şeriatsız diye ayırmaz. Onlar bilirler ki bu âlem Allah’ın şeriatıdır, Ulvî nizamıdır. İşte Kur’ân ölçüsüyle:
Allah kendini “mürîd; ismiyle açığa çıkarır… Allah kendini “mürşîd” ismiyle ispat eder… Bediu zaman Said Nursi ye ismini koyanlar! ,Bediu ENAM 101﴾ بَدٖيعُالسَّمٰوَاتِ) ve Bakara süresi 117 بَدٖيعُالسَّمٰوَاتِ ;mealen O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Celalettin Rumi’ye Mevlana أَنتَمَوْلاَنَا ;sen bizim sahibimizsin ismini verenler ; O ne güzel Mevla (sahip) ve ne güzel yardımcıdır!” (Enfal, 8/40) ve “Sen bizim Mevla’mızsın. Bu örneklerde olduğu gibi tarikat tasavvuf bağlı olduğu kişileri yüceltmek için Allah’ın isimlerini kullanmış, şu ayet bunları anlatır BAKARA; ﴾165﴿ İnsanlardan kimileri vardır ki, Allah’tan başka bazı varlıkları Allah’a denk tanrılar sayar da bunları Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler. Keşke zalimler -azapla yüz yüze geldiklerinde anlayacakları gibi- şimdi de bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlasalardı!
Yorum Yazın