1)Tartışılan Nisa 34'ün konusu nüşuzdür (N-Ş-Z). Nüşuz, kadın veya erkeğin eşini terk etmesidir. Çünkü Mücadile 11’de ‘Ey iman edenler, size yer açmak için meclislerde… NÜŞUZ edin denildiğinde NÜŞUZ edin (ki yer açılsın)’ buyrulur. Yani ayağa kalkıp yerinizi değiştirin ki alan açılsın. Kelimenin kök anlamı budur. O halde karı-koca ilişkisindeki nüşuz, erkek veya kadının eşinin yanından kalkıp gitmesi/onu terk etmesidir.
2)Yani nüşuz iffetsizlik/aldatma/zina değildir. Çünkü Kuran zina eden erkek ve kadının hükmünü (ne yapılacağını) zaten Nur 2-4’te açıkça bildirmiştir.
3)Nisa 34’te nüşuz yapan bir kadın değil naşize olmasından korkulan bir kadın vardır. Kocasını terk etmeyi düşünen bu kadına karşı kocası ne yapmalıdır? Ayetin konusu budur.
4)Nisa 128 ise erkeğin/kocanın nüşuzundan bahseder. Ayet şöyledir: ''Bir kadın, kocasının nüşûzundan (yanından ayrılmasından) veya yüz çevirmesinden korkarsa aralarında uzlaşmaları, ikisi için de günah değildir. Uzlaşmak (sulh) iyidir…(Nisa 4/128)’' Görüldüğü üzere kocanın nüşuzu halinde tavsiye edilen barıştır. O halde kadının nüşuzunda da amaç bu olmalıdır (öyledir de).
5)Allah cc, kocası nüşuz halinde olan kadına ‘onunla barış/uzlaş’ diyecek (yani bu erkeğe herhangi bir yaptırım olmayacak) ama aynı fiili kadın yapınca kocasına ‘onu döv’ diyecek, öyle mi? Bu ilahi adalete sığar mı? Eğer nüşuzun cezası dayak ise nüşuz yapan kocayı kim dövecek?
6)Nisa 34’e göre koca, kendisini terk etmeyi düşünen karısını, ‘fe’izûhunne vehcurûhunne fî-lmedâci’i vadribûhun(ne)’ yaparak onun itaatini kazanmaya çalışacaktır (tav'an/gönüllü dönüşünü). Çünkü ayette amaçlanan budur. Yani tıpkı başörtülerin göğüslere DARB edilmesi ve yakalara yerleştirilmesi/salınması gibi (24/31) karısını yatağına DARB edecek, onu yatağına yerleştirecek ve bir süreliğine onu orada yalnız/rahat bırakacak (kadın değil kendisi başka bir yatağa geçecek, koca yataktan hicret edecek) ve bu süre içinde de karısına güzel sözler söylemeye devam edecektir (birçok ayette olduğu gibi bu ayetin lafzında da takdim-tehir vardır). Böylece onu yalnızca cinsel ilişki için yanına gidilen ama diğer hallerde terk edilen yani salt bir cinsel meta gibi görülen kadın/eş olmaktan çıkaracak, onu her halükarda sevdiğini, onun kendisi için önemli olduğunu. Vs. htirecek ve sonuçta da söz ve fiilleri ile onun gönlünü kazanacaktır. Ki karısı kendisine tav’an (gönüllü olarak) geri dönsün. Eğer kadın ikna olmaz ise kadın ve erkeğin ailesinden birer hakem tayin edilerek uzlaşma/barış sağlanmaya çalışılır (Nisa 35). Bu da çözüm olmazsa boşanma hukuku devreye girer. Ama hiçbir aşamada dayak/dövme olamaz.
7)Eğer nüşuz iffetsizlik ise, iffetsizlik yapmayı düşünen bir kadını yatağında yalnız bırakan, onun duygusal ve cinsel ihtiyaçlarını karşılamayan bir koca onu tümüyle buna itmiş olmaz mı? Hele işin sonunda bir de onu döverse, bu kadın nereye itilmiş olur? Hiç mi akletmeyeceğiz?
8)Ayrıca Kuran, karısını başka bir erkekle zina yaparken gören bir kocaya bile dövme hakkı vermemiştir. Böyle bir durumdaki koca ya 4 şahit getirerek iddiasını ispatlayacak (ve bu durumda kadına cezasını kamu otoritesi verecek) ya da eşi ile karşılıklı olarak lanetleşerek boşanacaklardır (Nur 6-9). Zina yapan bir kadının kocasına bile dövme hakkı vermeyen Allah, nüşuz ihtimali bulunan kadın için bu hakkı verir mi?
9)Deniyor ki, ‘fe’izûhunne vehcurûhunne fî-lmedâci’i vadribûhun(ne)’ ifadesi ‘önce ona öğüt verin sonra yataklarınızı ayırın sonra –bu da çare olmazsa- onu dövün’ demektir. Peki bu ifadede sonra manasına gelen ‘sümme’ler nerede var da bu manayı verdiniz? E lafız olarak yok ama öyle olmalı. Neden? Oysa bu lafızda –tefrik için değil- fillerin cem’i/birleştirilmesi için kullanılan ‘ve’ bağlaçları var. Yani bu fiiller fasılalarla değil ardışık olarak (senkronize/aynı anda) yapılacaktır (tıpkı Bakara 222’deki fa’tezilû-nnisâe fi-lmehîd(i)(s)velâtakrabûhunnehattâyathurn(e)’ ifadesini ay halindeki kadından önce uzaklaşın sonra da onlarla ilişki kurmayın şeklinde değil de ‘uzaklaşın ve ilişki kurmayın’ şeklinde anladığımız gibi). .
10)Aksi halde –yani bunlar senkronize filler değilse- nasıl olacak? (İddiaya göre) İffetsizliği düşünen bir kadına önce öğüt verilecek ve sonra da bir süre beklenecek, değil mi? Peki ne kadar? 1 hafta, 1 ay, 3 ay? Sonra öğüt işe yaramadı ise ikinci fasla geçilecek ve yataklar ayrılacak, peki ne kadar süre boyunca? 1 hafta, 1 ay, 3 ay? Yine olmadı ise bu sefer de kadın dövülecek, öyle mi? Peki burada da beklenecek mi? Ne kadar? Allah aşkına kafası karışık olan bir kadın dozu giderek artan böyle bir ceza/tehdit/şiddet ile ikna mı edilir yoksa tümüyle uçuruma mı sürüklenir?
11) Kuranda 58 yerde geçen darabe fiili ve türevlerinin –aldığı takılar nedeniyle- muhtelif manalara geldiğini, bunun bazı ayetlerde‘vurmak’ manasında da kullanıldığını, ama hiçbir ayette insanın dövülmesi/tokatlanması manasında kullanılmadığını, oysa konusu böyle olan ayetlerin var olduğunu, fakat bu ayetlerde ‘celde(24/2)’, ‘vekezehu(28/15)’ ve ‘sakket(51/29)’ gibi başka ifadelerin kullanıldığını –Darabe’nin tercih edilmediğini- daha önce söylemiştik.
12)Daha da önemlisi eğer Kur’an darabe fiilini ‘vurmak’ manasında kullanmış ise kural olarak mutlaka vurma aracı ve vurma bölgesini yani mef’ulü de zikreder. Mesela ‘asan ile taşa vur, dokun (2/60,160), ‘asan ile denize vur (26/63), (Melekler) Yüzlerine ve dubürlerine vururlarken (8/50), ‘putlara sağ eliyle vurdu (37/93)… ayetlerinde olduğu gibi. Yani vurma aracı ve vurulan bölge de mutlaka zikredilir. Nisa 34’te ise ne vurma aracı (1. Mef’ul) ne de vurulacak bölge (2. Mef’ul) zikredilmiştir. Dolayısıyla mef’ulün meçhul bırakıldığı bu ayetteki ‘vadribuhunne’ ifadesine dövme manasını yüklemek Kuranın semantik yapısına da aykırıdır.
13)Tüm ayetlerde tatbik edilen ve hiçbir istisnası bulunmayan bu kural, konusu kadın olan Nisa 34’te istisna edilmiş olamaz. Çünkü Kuran, şartlar ne olursa olsun hiçbir koşulda kadınların dövülmesini onaylamayan, karısını başkası ile zina halinde gören/yakalayan bir kocaya bile bu hakkı vermeyen(24/6-9), kocalara, düşmanlık eden eşlerini bile affetmelerini öğütleyen(64/14), boşanırken bile güzellikle boşamayı emreden(2/229,33/28,29) ve boşanan kadınların bile iddetlerini kocalarının evinde geçirmelerini, onların evlerden çıkarılmamasını emreden(66/1), yani en kötü şartlarda bile ‘eşlerinize ve hatta boşandığınız eşlerinize güzel davranın’ diyen bir Kitaptır.
14)‘Nisa 34’e göre kadın dövülebilir’ demek ‘bir erkek kendisini terk etmeyi düşünen karısını sınırsız biçimde dövebilir, Kuran buna cevaz veriyor, hatta tavsiye ediyor’ demektir. Çünkü eğer ayetteki fiil dövmek ise bunun sınırını belirleyen –bunun düşük şiddette/hafif olacağını bildiren- herhangi bir ifade yoktur. Nitekim ısrarla ‘Kur’an’da kadınların kocaları tarafından dövülmesini onaylayan bir ayet vardır, bu inkar edilemez’ diyen ve Nisa 34’ü ‘onları dövün’ şeklinde tercüme eden çevreler bile bu çelişkiyi fark etmiş olmalılar ki, ortaya çıkan tutarsızlığı gidermek adına daha önce (2006) ‘karılarınızı dövün (1)’ şeklinde tercüme ettikleri bu ifadeyi artık ‘tokat atabilirsiniz’ şeklinde çeviriyor (2015) ve altına da –mecburen- şu açıklamayı ekliyorlar; ‘Bu ayette geçen vadribûhünne ifadesi genellikle ‘dövün’ diye çevrilmekte; ancak dövme fiilinin sınırları belirsiz olduğu için bu çeviri pek isabetli gözükmemektedir. Ayrıca bu ayetin emir kipindeki ifadeleri, mecburiyetten öte ruhsata işaret etmektedir.’
15) Örüldüğü üzere vadribûhünne ifadesini ‘dövün’ şeklinde çevirince ortaya çıkan garabet (bu sınırsız dövme yetkisi!), hem ‘dövme fiili’ ‘tokat atmaya’ indirgenerek yani onu sınırlayarak hem de emir kipi ruhsata döndürülek giderilmeye çalışılmış ama –tabii ki- giderilememiştir. Çünkü ayetin lafzı böyle bir imkânı vermemektedir.
16)Bu durumda ya Nisa 34’ün dövmeyi emrettiğini söyleyecek ama buna herhangi bir sınırlama getirmeyeceğiz (çünkü lafız buna imkân vermiyor) ya da bu ayete –bağlama uygun ve Kurandan- başka bir mana vereceğiz. Çünkü ‘vadribûhünne onları dövün demektir ama bu azıcık bir dövmedir’ diyemeyiz. Zira eğer bu ayetteki darabe dövmek ise bu kadınlar –okşanmayacak- dövülecektir! Dövülmelidir. Kuranın bu emrini/tavsiyesini hiç kimse iptal edemez!
17)Dolayısıyla biz, 1)Kadın/eş, karı-koca hukuku ve boşanma hukuku ile ilgili diğer ayetleri de dikkate alarak yani Kurana bütüncül bakarak, 2)Kuranın semantik kurallarını gözeterek ve 3)Kuranın ideal tatbikatı olan Resulün sünnetine bakarak, Nisa 34’teki vadribuhunne ifadesine Kuranın bu kelimeye yüklediği manalardan biri olan ‘yerleştirme’ manasını yüklüyoruz. Aksi halde sırf geleneksel fıkıh ve tefsir kaynakları öyle diyor diye bu ayete dövme manası yüklemek yukarıda zikredilen onlarca ayeti görmezden gelmek manasına geldiği gibi Resulün sünnetini de görmezden gelmektir.
18)Son olarak, ayetlere muhalif bazı rivayetleri kabul etmediğimiz için bizi sünnet inkârcısı ilan eden çevrelere de şunu soruyoruz; Sizler de biliyor ve kabul ediyorsunuz ki, Nebimiz, hiçbir hanımına bir fiske dahi kondurmamış ve müminleri de ‘Sizden biri hanımını köle gibi dövecek, gece vakti de onunla aynı yatağa girecek, öyle mi?(3) diyerek bundan men etmiştir. O halde neden ‘demek ki Nisa 34 ile kadınların dövülmesi emredilmiş olamaz, öyle olsa idi Nebimiz böyle söylemezdi’ demiyorsunuz da ‘ evet Nebimiz eşlerini asla dövmedi ve herkesi de bundan men etti ama Kuran dövmeyi emrediyor’ diyorsunuz. Sizin sünnet anlayışınız bu mu? Resul, Allah’ın tavsiyesini iptal mi etmiş? haşa ayetleremuhalefet edip hangi eşini dövmüş? ,asla hiçbir eşine hatta hiç bir kadını dövmemiştir, siz bu sünnete neden uymazsınız?