İslam Allah’ın dini; Müslüman, o dine inanan anlamına geliyor. Vakıa Müslüman kelimesi, Kur’an’da geçen “Müslim”in Farsça telaffuzundaki “Müslümanın Türkçeleşmiş şekli. Kişinin Müslümanlığı önce kendi lehine bir kazançtır. Bu yüzden insanın Müslümanlığı sebebiyle her hangi birini minnet altında bırakması ve bu iş için bir bedel beklemesi düşünülemez: “Müslüman oldular diye başa kakıp seni minnet altında bırakmak istiyorlar.
De ki: Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Tersine imana ilettiği için siz Allah’a minnettar olun.” (el- Hucûrât, 49/17)İslâm, iman ve ihsan kelimeleri Cibril hadisinde de zikredildiği gibi, birbiriyle irtibatlıdır. İslâm, teslimiyet, boyun eğme ve itaat anlamınadır, ilâhî ahkâmı icradır. İman ise inanç ve itminanın kalbe yerleşmesidir. Bu yüzden Kur’an’da iman, İslâm’a göre daha önemli bir derinlik ifade etmektedir. Nitekim Hucûrât suresindeki şu ayet bunun bariz örneğidir: “Bedevîler: İnandık, dediler.
De ki, siz inanmadınız, fakat? İslâm olduk’ deyin.” (Çünkü iman kalpten olur, İslâm ise emirlere itaat ile olur.) fakat iman kalbinize henüz yerleşmedi.” (el-Hucurât, 49/14). Henüz Müslümanlığa yeni girmiş köylü Arapları Kur’an, iman ile değil İslâm ile isimlendirmektedir. Kur’an İslâm’ın ibadet hayatı ve takva hayatını da kuşatan tarafına da işaret ediyor: ” Âlemlerin Rabbine teslim olun; namaz kılın ve Allah’tan takva üzere sakının! Diye emrolunduk.” (el-En’âm, 6/71-72).
İslâm, kişilere teslimiyetlerinin ölçüsü olarak Salih amel testi uygulamaktadır. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurulur: “Doğrusu ben kendini Allah’a verenlerdenim, diyen ve Salih amel işleyen ve Allah’a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?”(Fussilet, 41/33).
İslâm, Kur’an’ın gösterdiği hakikatlere teslimiyeti gerekli kıldığı için Müslüman Allah’ın kelâmını okur. Çünkü “Bana Müslümanlardan olmam ve Kur’an okumam emredildi.” (en- Neml, 27/91-92) buyurulmuştur. Müslüman için şereflerin en güzeli ahirette: Allah’ın “Kullarım” hitabına mazhar olabilmektir. Bu Müslüman’ın nihai beklentisidir.
“Ey ayetlerimize inanan ve Müslüman olan kullarım, bugün size korku yoktur. Sizler mahzun da olmayacaksınız.” (ez-Zuhruf, 43/68-69) Nihayet, beklenen bu hitaba mazhar olabilmektir. Rabbim hepimize nasipetsin. Müslümanilk insandan beri en büyük suçu şirk olmuştur,tüm resullerilk görevi insanları şirk batağından kurtarmak idi. Nisa 48 ve 116
Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur. Şirk ne? Zümer 3 ve Yunus 18 de şunu der yaradan: Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: bunlar, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye aracı ediniyoruz derler. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.
Böyle kişilerin durumu Zümer 65 de şöyle anlatılır ;(Resulüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun. Kendilerini aracı edenleri uyarmayıp, ve bundan keyf alıp dünyalık rantsağlayanlar içinde Allah Araf süresi 38 de; Ey rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha azap ver!" diyecekler. Allah da, "Zaten hepiniz için bir kat daha azap vardır, fakat siz bilmezsiniz" diyecektir.