Müslümanlarınbirbirilerine düştüğü bu konunun ayrıntısı Kuran ışığında izahı şöyle dir: Muhammed(as), hem Nebi hem Resul’dü (Ahzab 40). Ama ne zaman Nebi ne zaman Resul’dü?Muhammed (as), kırk yaşından vefatına kadar (sürekli) Nebi idi. Ama yalnızcaAllah’ın ayetlerini tebliğ ederken Resul’dü. Bu nedenledir ki Kur’an, NebiMuhammed’e değil (ayetleri tebliğ eden) Resul Muhammed’e itaat emretmiştir.Keza itaat istenen Resul Muhammed olduğu gibi ilahi koruma altında olan,yanılmayan, hevasından konuşmayan ve örnek alınması istenen de (Nebi değil)Resul Muhammed’dir.
Kur’an,Resul Muhammed’in (Allah’tan getirdiği) sözleridir. Resul, Allah’ın ayetleriniolduğu gibi insanlara tebliğ eder. İlave veya eksiltme yapmaz. Delil Hakkasüresi 44.45.46 'da ey resul bu vahye ekler veya çıkartırsan boynunu keserimderve Maide 67, de bu vahye olanı tebliğ etmezsen görevini yapmamış olursun deryüce Allah bu nedenle hata da yapmaz. Ayrıca hem kendisi hem de getirdiğisözler (Kur’an) ilahi koruma altındadır. Bu nedenle kıyamete kadar tüm müminlerResul Muhammed’e itaat edebilir. Bunun için Onunla aynı dönemde yaşamaya gerekyoktur.
Bunakarşı, müminlerin Nebi Muhammed’e itaat etme imkânları yoktur. Çünkü Nebi’ninsözleri (yani gerçekten O’na ait olsa bile Kur’an dışındaki sözleri/hadisler)ilahi koruma altında değildir. Ayrıca Nebi’nin kendisi de ilahi koruma altındaolmadığından yanılma ihtimali vardır. Ve yaptığı içtihatları nedeniyle Nebi’ninbazen yanıldığı Kur’an ile sabittir.Mücadele süresinin ilk ayetleri ve Abesesüresi ilk ayetlerin de uyarılıyor nebi.
Bunedenledir ki Kur’an, ‘Sadece Kur’an’a tabi olun ve sakın ola ki ondan başkabir rehbere tabi olmayın (Araf 3)’ buyurmuştur. Kur’an, Kur’an’a tabi olmak ileResul’e tabi olmayı eş anlamlı kullanır. Zira Kur’an’a tabi olan Resul’e tabiolarak Resul’e itaat etmiş olur. Resul’e itaat eden de Allah’a. Bizden istenende budur (Resul’e/Kur’an’a tabi olmak).Kur’an’ın, Resul ve Nebi kelimelerineyüklediği bu muhteşem fark, her iki kelime de ‘peygamber’ diye tercümeedildiği/algılandığı için (maalesef) çoğu çevrelerce görülememiş ve/veyagörmezden gelinmiştir. Dini konularda yaşanan ihtilafların temel nedeniKur’an’ın Nebi ve Resul kelimelerine yüklediği bu farkın görülememiş ve buyüzden de sünnetin (Resul ile değil) Nebi ile ilişkilendirilmiş olmasıdır.
İştebu nedenle, Nebi ile Resul arasındaki bu farkı göstermek ve dolayısıyla dasünnetin Nebi Muhammed ile değil Resul Muhammed ile ilişkili olduğunu izahetmek için şu ayetleri okumak lazım: “Ey iman edenler! Allah’aitaat edin vePeygamber’e itaat edin ki amellerinizi boşa çıkarmayın!” (Muhammed, 33)“Kim ki Allah’ave Resul’üneitaat eder ve Allah’tan korkup Onun azabından korunursa, işteonlar, kurtuluşa erenlerdir.” (en-Nûr, 52) ,“Kim Resul’e itaat ederse, Allah’aitaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, (Ey Resulüm, bil ki) Biz Sen’i onlarüzerine bekçi göndermedik!” (en-Nisâ, 80),Bilmediler mi ki, kim Allah’a ve Resul’ünekarşı koymaya kalkarsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır. İştebüyük rezillik budur.” (et-Tevbe, 63) Bir başka ifade ile söylersek, sünnetintümü ile Kur’an’a dayandığını ve hatta sünnetin Kur’an’dan başka bir şeyolmadığını ispatlamak için böyle onlarca ayetler var kitabımız Kuran’da,muhakkak ki mümin Resulü allahın sallâllâhu aleyhi ve sellem-muhabbeti karşısında ilâhî ürperişlerini ve bediîduygularını hissettiği, ruhununefsaniyeteâit bütün çizgi ve görüntülerdenboşalttığı vakit, O’nun muhabbet ve örnek şahsiyetinden hisse alma yolunagirmiş olur.
Sünnet,Kurana alternatife olan Peygamber uygulamaları değildir. Sünnet, Kitabın beyanıve Kuranın Nebevi tatbikatıdır. Sünnete tabi olmak, Allahın kelamına, Resulünbeyanına uymak ve böylece hem Allaha hem Resulüne -aslında Allaha- itaatetmektir. Sünnetin yaptırımı da tıpkı Kuran gibidir. Örneğin, namazın hükmüfarz olduğu gibi, eda edilmesi de farzdır. Namazların eda şeklini ise Sünnetdüzenler. O halde -namaz/hac gibi ibadetlerde- sünnete tabi olmak farzdır.(Farz-ı Nebevi) dir.