Kur’an: Kur’an kelimesi “Mürtecel” bir kelime “mürtecel” herhangi bir kelimeden türetilmemiş, başında Elif-Lam takısı olan, bir özel isim demektir. Yani Tevrat nasıl ki İsrailoğullarına gönderilen ilahi mesajların genel adıdır. İncil nasıl ki Hz. İsa’ya gelen ilahi mesajların özel adıdır. Zebur nasıl ki Hz. Davud’a gelen ilahi mesajların özel adıdır. Kur’an’ı Kerim de kendinden önceki tüm ilahi kitaplar tasdik eden, en son Hz. Muhammed’e indirilen ilahi kelamların ortak adıdır.
Herhangi bir kelimeden türetilmiş değildir. İmam şafi de bu görüşün en doğru görüş olduğunu beyan eden âlimlerimizden birisidir. El Kitap = Kuran da 262 yerde geçiyor. İlahi mesajların hepsine (Tevrat-İncil-Zebur) El Kitap deniyor. Kurana El Kitap denmesinin sebebi Neml 28-29. Ayetlerde belirtiliyor. Ayette de görülüyor ki Kitap demek aslında ilahi Mektup demektir. Mektup = Kişinin arzusunu dileğini muhataba iletmek, sonra da ondan cevap beklemektir.
Kuranı Kerim Allah cc’ın İnsanoğluna yazdığı son mektubudur. Rabbimizden gelen mektubu alacağız, Mektubu açacağız, Mektubu okuyacağız, Mektubu anlayacağız, Mektupta söylenenleri uygulayacağız sonrada Mektubun sahibine cevap yazacağız. Bizim cevabımız, mektupta yazanları anlayarak ve hayatımıza uygulayarak olacaktır. Bu mektuba vereceğimiz cevaplar amellerimizden oluşacaktır. İlk önce Kurandan başlanmalıdır. Çünkü müminin tek mihenk taşı (Ölçüsü) kurandır. Peygamberimizde sadece Kur'an'a maatap kılındığından, Kişi Kuran'dan okumaya (Tilavet-Kıraat-Tertil) başlar ve Kuran üzerinde (Tefekkür, Tedebbür, Tezekkür, Tefakkuh, Teakkul) düşünürse daha sonra din adına okuyacakları ve öğreneceklerinin halis dinden olup olmadığını çok rahat bir şekilde Kuran süzgecinden geçirebilir. HUD süresi-"11.1 - Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır
11.2 - Öyle ki, Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi O'nun tarafından uyaran ve müjdeleyenim;""41,3 - Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kur'an (veya okunan) kitaptır; Muhammed as Hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor. “Size benden bir şey geldiğinde, o gelen şeyi Allah’ın kitabına arz edin. Eğer o bilgi Kurana uygun ise onu ben demişimdir. Kurana uygun değil ise onu ben dememişimdir. (İmamı Şafi El risale. Delil HAKKA süres"69.44 eğer o, bize karşı bazı sözleri uydurup söylemiş olsaydı.
45 - Muhakkak onun sağ elini (bütün güç ve kudretini) çekip alıverirdik.
46 - Sonra onun can damarını elbette keserdik.
47 - O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip uzaklaştıramazdı. Kuran Ahmedin Mehmedin aklı ile yazdığı kitap değil Allah’ın vahyi ile yazdığı, yani peygamberine yazdırttığı kitaptır. Kuran kelimeleri her yerde aynı manayı taşımayabilir nedenle kelimelere tek anlam yüklerseniz ayete yanlış anlam bindirirsiniz. Kelimelere konu bağlamına göre, öncesi ve sonrasına göre mana bindirmek zorundasınız. Ayetler arasındaki sebep ve sonuç ilişkisini göremezseniz; sebebe sonuç, sonuca sebep der ve Kitabullahın manasını öldürürsünüz.
Örnek olarak Bakara Suresi 6 ve 7. Ayetlere baktığınızda meallerde şöyle çevrilir; “Kâfir olanları uyarıp uyarmaman birdir, iman etmezler. Çünkü Allah onların kalplerini mühürlemiştir.” Hâlbuki bu ayetin orijinalinde “çünkü” geçmez. Buraya orjinalinde olmamasına rağmen “çünkü” kelimesini koyarsanız sebebi sonuç, sonucu sebep yerine geçirmiş olursunuz. Böyle yapınca da İnsan iradesini boşa çıkarıp, sebebi Allaha mal edersin. Böyle bir şey de çok büyük yanlışlara sebep olur. Kuranın hiçbir yerinde “Kâfir yapılanlar” diye bir ibare yoktur. “Kâfir olanlar” ibaresi geçer. Ayette, onlar kâfir olup inanmadıkları için Allah onların kalplerini mühürlemiştir.
Başka örnek olarak Araf 179 ve Meryem59. Ayetlere bakılabilir. Yani bu ayetler Miladi 610 yılı ile 632 yılları arası 22 yıllık bir dönemin insanına değil, bize de inmesi lazım. Vahyin manasını anladıysanız size de iniyor demektir. Manasını anlamadıysanız vahiy size inmiyor demektir. Vahyin ne kadarını bilirsen o kadarı sana iniyor demektir. Ben bu kitabın hepsine iman ediyorum demekle olmuyor. Öğrenip, anlayıp, yaşamakla iman olur. (Bakara 159…162- 174-175 Aliimran187 Nisa137).