Doğru yoldan çıkmak, boş kuruntular peşinde koşmak, toplumları felakete sürükler. ALLAH, bir devletin içişleri düzgün yürüdükçe, iç dinamikleri bozulmadıkça onları değiştirmeyeceğini hükme bağlamaktadır. Bunu biyolojik olguyla açıklayabiliriz: Kanama iç organlarda ise ölüm tehlikesi var, kanama dışta ise tehlike az demektir. Böylece Allah, toplumların yöneticilerine iç dinamiklerdeki değişimin toplumu yıkmaya kadar götüreceğini öğreterek, değişmeyen evrensel siyasi kanunu koymaktadır. Bu konudaki ayet şöyledir:
"...Bir toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarındakini değiştirinceye kadar, Allah onların oluşturduğu toplumu değiştirmez" (R'ad, 11).Ayetin bu kısmı, toplumlardaki değişim dinamiklerine dikkat çekmektedir. Bir toplumu olumsuz manada yüce Allah'ın değiştirmesinin sebebi, o toplumun fertlerinin kendi iç âlemlerini değiştirmeleridir.Kendi nefislerindekini, yani şahsiyetlerini, düşüncelerini ve niyetlerini olumsuz manada değiştirmeleri, yüce Allah'ın onları değiştirmesine sebep olmaktadır. Demek ki psikolojik değişim, sosyal ve siyasi değişime yol açmaktadır. Toplumun fertlerinde manevi değişim olmadıkça Allah onları değiştirmemektedir.
"Bu da, bir milletin fertlerinin kendi iç âleminde bulunanı değiştirinceye kadar Allah'ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır" (Enfal, 53). Buradaki nimet ekonomik olacağı gibi siyasi erk, yani devlet olma nimeti de olabilir. Bir toplum kötüden yana değişime uğruyorsa, bunun sebebini kendi şahsiyetindeki değişimde görmeli ve ona bağlamalıdır. Kendi şahsiyetini değiştirmeyen halkın meydana getirdiği toplumu Allah da değiştirmeyecektir.Demek ki toplumların altındaki değişim gücü, halkın beynindeki düşünce, niyet, iman ve kötüden sakınma denen takvadaki değişimdir. Halk yaşadığı toplumun altına, kendindeki olumsuz değişimi dinamit olarak koymaktadır.
Yüce Allah yıkılışa doğru giden değişimin nedenini söylerken aynı zamanda olumlu manadaki değişime de işaret etmektedir. Halkın olumlu manada değişimi, toplumun olumlu manada değişimine ve gelişmesine sebep olacaktır. "O ülkelerin halkı inansalar ve sakınsa-lardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık" (Araf, 96). Bu ayette de, bereketin artışı iman ve kötüden sakınma gibi manevi oluşumlara bağlanmaktadır.
Kendini hakka değil de hakkı kendine tabi kılmak, kâinatı yıkacak kadar büyük bir değişime ve büyük bir felakete neden olabilmektedir. "Eğer hak, onların hevasına, kötü arzularına uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik, fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler" (Mü'minun, 71).Tüm kâinatı sarsacak kadar güçlü olan insan nefsi değişime uğrayınca toplumun toz duman olmasına yol açmaktadır. İnsanın amacı doğruluk, şeref, güzellik ve iyiliktir. İnsanın bunlara sırtını çevirmesi, toplumsal depremin oluşmasına sebep olmaktadır. İşte Enfal 53 ile Ra'd 11. ayetlerde yer alan "enfüs" kavramı, "şahsiyet, kimlik, kişilik ve karakter" manalarına gelmektedir. Demek ki toplumları değiştiren, yani Allah tarafından değiştirilmelerine neden olan dinamik, kimlik bunalımıdır.
Her toplum kendi kültürünü oluştururken, halkına da bir kimlik kazandırır. Bu kimliği değiştirmeye kalktıkları an, toplumların kimliği de buna bağlı olarak değişecektir.Nisa 119'da geçen "tağyir" kavramı, "Allah'ın yaratmasını, yani fıtratı değiştirmek" anlamına gelmektedir: "Onları mutlaka saptıra -cağım, onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar; şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yaratmasını değiştirecekler. Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse, elbette apaçık bir ziyana düşmüştür."
Doğru yoldan çıkmak, boş kuruntular peşinde koşmak veya yüce Allah'ın doğa kanununu değiştirmeye kalkışmak, toplum için yıkımı getirecek değişimi başlatmaktadır.İnsan kendi saf olan düşüncesine, niyet ve inancına sahte ve zararlı olan görüşleri katarsa iç âleminin kıvamını, saflığını, şeklini değiştirir ve iç dengeleri bozar. Bu bozulma, bu değişim onun içinde durmaz, topluma sıçrayarak oradaki düzeni bozar ve onu çürütmeye başlar.
Diğer taraftan insan, şahsiyetinin bütünlüğünü bozar, parça parça ederse onda bir noksanlaşma meydana getirir. Beyin ile gönül arasını ayırmak, onların eylemlerinde noksanlaşmaya yol açacaktır. Nefsin beyin ve gönülle olan bağlarını kesmek de bir noksanlaştırma ve bir köklü değişimdir.
İnsanın iç âleminde meydana gelen bu değişim buharlaşarak ilahi değişimi alıp gelecektir. Demek ki sosyal değişimin ana dinamiğini, halkın şahsiyetinin ve kimliğinin değişimi teşkil etmektedir.