Konuşmasak bazen dünyaya dâir; rafa kaldırsak her şeyi. Siyasetmiş politikaymış, ekonomiymiş ya da beyhude ömür alan her şeyi silsek birazcık hayatımızdan. Keşmekeş içinde boş işlerle boğuşurken unuttuğumuz tatları hatırlasak.
Gönül’e ve gönülleredair, Özlem ve visâle dair neşretsek biraz. Zamane meşklerinden değil, günü birlik sevmelerden değil, belaltı aşklardan değil aşkın en leziz, sevdanın en muteber ve geçmeyenlerinden konuşsak biraz. Hakikisinden, elifcesinden ve ayrıca en lezizinden..
Şair ne güzel demiş;“Âşık hiç yalnız kalır mı hafız? Yâr çıksa kapıdan hasreti girer çeri. Âşık tek başınayken bile yalnız kalamayan adamdır’’
Bu dizeleri zikreden âşık yalnız kalır mı ki. Bedene değilGönül’ emahbup, cisme değil ruhâ müptela er kişilerin harcıdır yanız kalmamak… Güzeldemiş; doğru demiş şair; âşık yalnız kalamaz kat’a Hayâlidir, serabıdır, hüznüdür, sevincidir âşığın firkati. Yokken var olanların harcıdır aşk. İmkânsızı mümkün kılanların, ÖZLEMİ yaşayanların harcıdır aşk. Sabah âşık olup akşama elvedaların olmadığı; akşamında berduş olups abahında hafızasını yitirmeyenlerin harcıdır aşk.
Yine devam eder şair; Âşık yalnız kalamaz hafız! Ayrılık hasretlikte kar ediverir bazen cana. Almış âşık sevgilinin yanına gitmiş. Boynunu bükmüş, özledim demiş, perişanım, derdim çok, gamım çok, kederim çok… Âşığın kederi olmaz hafız! Âşıkta keder ne arar? Sevgilinin yüzünü gördüğün anda bitiverir bütün kederler, bütün dertler, bütün tasalar. Belki Hz. Mevlana onun için der: Kimisi yüzünü sevgiliye döner, kimisinin yüzü sevgiliye dönmüştür…
Ne güzel söylemiş Cemal Süreyya “İki çay söyler ordan, birisi açık, birini kendi yerine, diğerini sevgilinin yerine içer. ’Neden; Çünkü âşık yalnız kalmaz hafız. Yar gitse hayalidir orda kalan…
Çayı şekersiz içip çaya şeker diye maşukunu katanların harcıdır böylesi aşk… Ehlî-i gönül öyle der;
Can idin bu câna…
Cânan oldun cana…
Can alsan da…
Değer cihana…
Âşık hiiiiiiç yalnız kalmaz hafız vesselam…
Özlem dolu yalnız kalmayan âşıklara ithaf olunur…