‘’Şimdi ölüm ve ölmek de nerden çıktı. Daha yaşayacak çok zaman var, yaşımız daha genç, ooo henüz yirmilerdeyiz otuzlardayız sıramız var’’…Hadi yaa, nerden biliyoruz sıramız olduğunu. Sırayla mı geliyor bu adı ölüm, hakikatte mekân değişikliği olan seyahat. İyi de yine de ölüm işte, adı bile kasâvetli . Kimine göre kâsavet kimine göre müjde… Yıllar evvel, rahmetli büyüğümün ve çok sevdiğim bir ablanın peş peşe gerçek âleme göçlerinin ardından yazdığım bir köşe yazısı ilişti bu akşam elime. Yeniden okuyunca, hüznü yaşayıp, ölüm hakikatini hatırladım yine. Bir yüzü hüzün, diğer yüzü vuslat… Sevdiklerinden ayrılma yönüyle hüzün olan ölüm, ölenin yaradıcısına ve diğer sevdiklerine kavuşması yönüyle de vuslat. İnsan neye sevinip neye üzüleceğini bilemiyorum işte. Yine de ölüm hakikatte müjdelerle dolu olsa da; zâhiren kasâvet içinde kasâvet. Millet olarak tartışmayı seven, didişen, iletişim kopukluğu nedeniyle düşman kesilen, birbirimizi çabuk kıran bir yapımız var. Hatta bazen sınırları aşıp, dinimizin men ettiği gıybetten de korkmaz, manevî buhranlara neden olacak kul hakkını bile yeriz. …Sebebi yada gerekçesi her ne olursa olsun, birbirimizde negatif şeyler ararız. Hardal tanesi kadar etmeyen fâni ,muvakkat , dünyevi konular için düşman kesiliriz. Ama ölünce ondan iyisi olmaz, senden iyisi olmaz, benden iyisi olmaz(Allah gecimizden versin). Etrafımızdan komşularımız, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz, yada uzaktan yakından tanıdığımız her hangi biri o ebedî yolculuğa göç ettiğinde ise , ardından genelde güzel sözler söyleriz. Belki; ‘’ölülerinizi hayırla yâd ediniz’’ hadis-şerifi gereği, belkide fıtratımızdan gelen müşfik insanî özellikler gereği genelde kem söz etmeyiz. Teşbihte hata olmasın da ‘’kör ölür badem gözlü olur’’ ,’’kel ölür sırma saçlı olur’’ misâli , yaşarken göremediğimiz, anlayamadığımız, tanıyamadığımız bir çok iyi yönlerini anarız gidenlerin. Yaşarken kırdığımız, kırıldığımız konuları unutur, mümkün mertebe yine Türk ve Müslüman bir millete lâyık şekilde hayırla yâd ederiz. Bu yönlerimizle de aslın da mensubu olduğumuz millet ve dinimiz adına gurur duymalıyız. İyi ama neden öldükten sonra?Hayırla yâd edilip sevilmek için ölmek mi gerek. Gözünün üstünde kaşın var, ben gibi düşünmüyor, sen gibi düşünmüyorum, senin partin benim partim…yada eskilerden bir tabirle ‘’harman davası -tırman davası’’…Veya siyasî rant, maddi menfaat, manevî üstünlükler, çekememezlikler, kıskançlıklar…Buna çok örnek verebiliriz .İnsanın insana düşman olması için o kadar çok kelime, o kadar çok sudan bahane var ki….Ama birbirimiz sevmemiz için bir tek neden, bir tek ortak payda bile yeter. O da aynı yaratıcıdan olmak. Tek bir neden yetse bile saymakla bitmeyecek o kadar çok ortak paydamız var ki. Aynı vatan, aynı bayrak, aynı din, aynı peygamber, aynı şehir, aynı mahalle… bitmez…Velhasıl insan olmak.. velhasıl dünyanın muvakkat ve fâni olması bile yeter. Bir mizan olsa , birbirimizi sevdiğimiz nedenleri Sol yana, sevmediklerimiz sağ yana koysak SOL YANIMIZ ağır basar. Ama yine de nefsimize yenik düşer, hırsımıza mağlup olur,adâvet duygularımızla yoğrulur , ihtirasla boğuluruz. Sonrada gıybet, iftira, nizah, kavga gürültü ne ararsan… Sonra bir gün ölüm gelir ansızın…genç yada yaşlı; makam mevki dinlemez…güzellik çirkinlik dinlemez…zengin fakir dinlemez , seçen seçilen…yöneten yönetilen dinlemez, artist yada dağdaki çoban dinlemez gelir işte ansızın…Bir hüzün basar ortalığı, o birbirini kıranlar, küsenler, çekemeyenler, gıybet edenler hep bir yürekten hüzne boğulur. ’’Vay be aslında ne kalendermiş.. Bilemedik kıymetini… Daha dün…’’diye başlar sözler. Akşam ölmeden evvel son nerde nasıl gördüğü anlatılır.. Anlatırız benzer şeyler… Ya da dünya adına geçici olan, ehemmiyetsiz konular yüzünden gücenmişlikleri miz gelir akla. Ne dersiniz ölümden önce ölsek fena olmaz mı? Gitmeden gerçek âleme, sevdiklerimizin kıymetini bilsek…Hani sevsek sevilsek, etmesek dedikodu, gıybet nizah..yada adı her ne haltsa çirkinlik dolu dolu sözlerden. E canım o halde sevilen olalım ölmeden evvel ki… öldükten sonra katmerli olsun sevgiler. Bu vesileyle AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in eşi Saniye Şahin hanımefendiye de ALLAH tan Rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Dünya da sevilmiş ve seven nâfile bekler;Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler..Birçok gidenin her biri memnun ki yerindenBir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
Oğuzhan Osmanoğlu
- FacebookSayfayı Beğen
- TwitterTakip Et
- YoutubeAbone Ol
- InstagramTakip Et
- LinkedinTakip Et
- RSSServisleri