Allah’a ortak koşanların genel özelliklerinden biri sadece Allah’a ait vasıfların başkalarında da var olduğunu öne sürmeleridir. Bunların din anlayışında Allah’a ait yetkiler birçok kişi ile ya da başka varlıklarla paylaşılmış olur. Yetkileri paylaşılmış bir İlah’a ve O’nun ortaklarına (!) tapanları ise Kur’ân müşrik olarak adlandırmaktadır.
Maalesef, “Müslümanım” diyen kesimin büyük çoğunluğunun Allah’a ait yetkileri başkalarıyla paylaştırmada, müşriklerden daha cömert davrandığına şahit olmaktayız. Mesela, konumuz gereği Şiîlerin imamlarının masum olduklarıyla ilgili görüşlerini paylaşmak istiyoruz.
Şiiler, Ehl-i Beyt imamlarının masum (günahsız) olduğunu iddia etmekte, bu iddialarına Kur’an’dan delil getirmeye çalışmaktadırlar. Bunun için de Ahzab suresi 33. ayetini ellerinden geldiğince tahrif etmektedirler. “Tathir”[1] ayeti diye isimlendirdikleri bu ayetle Ehl-i Beyt imamlarının günahsız/masum kılındıkları ileri sürülmektedir.
Konunun daha iyi anlaşılması açısından önce Ehl-i Beyt kavramının ne demek olduğunu anlatmaya ve bundan sonra Kur’an’da bu kavramla kimlerin kastedildiğini göstermeye çalışalım:
Arapça “Ehl-i Beyt” kelimesi “aile”, “ev halkı, sakinleri” anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise bu kelimeden Nebimiz (A.S.)’ın ailesi ve ev halkı kastedilmektedir. Yani Ehl-i Beyt, Nebimizin hanımları ve evlatlarıdır.Bir Müslüman Allah’ın Nebî’sini ve Ehl-i Beyti’ni sevmelidir. Sevmeyenin imanı şüphelidir. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
Nebî, müminler için kendi canlarından önce gelir; eşleri de onların anneleridir… (Ahzab 33/6)
Ancak, onlara olan sevgiyi istismar ederek, onlar üzerinden yol ve din oluşturanların, onların masum olduklarını iddia edenlerin, Nebîlerden üstün tutanların ve hatta Allah’a ait vasıfları onlara yüklemek suretiyle ilahlık makamına getirip çıkaranların da imanı aynı şekilde şüphelidir.
Şu soruyu soralım: Masum, yani “korunmuş”, “günah ve hata işlemekten” korunmuş bir insan nasıl örnek bir davranış sergileyebilir? Mücadeleden uzak bir insan nasıl faziletli olabilir? Böyle bir inanç, hatasız olan Allah’a başka hatasız varlıklar da eklemeye, yani şirke yönlendirmez mi?
Şunu da belirtelim ki, bir insanın masum olduğunu iddia etmek onu insan olmaktan ve hatta imtihan olunmaktan uzak tutmaktır ki, Şia’nın çoğu aslında buna böyle inanmaktadır. Sahih kabul ettikleri kaynaklarının birinde imamlar şöyle vasıflandırılmaktadır:
“İmamlar dünyada meydana gelen tüm olaylardan haberdardırlar.”[2]
“İmamlar Allah’ın yaratıkları üzerine şahittirler.”[3]
Şii din adamlarının, imamlarının masumiyetine isnad ettikleri sözlerden biri de şöyledir:
“İmamın ilahi hükümlere, ilahi bilgiye, bütün ilimlere sahip olması Peygamber ya da kendinden önceki imam aracılığıyladır. İmamın, Peygamber gibi içi, dışı, görünüşü, bütün kötülüklerden, doğumundan vefatına kadar masum (temiz) olduğuna inanırız. İmam, imametten önce de sonra da nesli, şerefi yönünden en yüce ve temiz insan olup her tür kötülükten, günahtan, hatadan, yanlış iş görmekten, unutmaktan ve her tür noksanlıktan uzak olup, masumdur.”[4]
Yine Şia inancına göre, imamın kendisi “sırat-i müstakim doğru yol”dur. “Onların buyrukları Allah’ın buyruklarıdır. Yasakları Allah’ın yasaklarıdır.”[5] “İmam, Allah’ı bile nitelendirebilir.”[6]
İmam Ali (R.A.), insanların cehaletinden ve hurafelerinden kendini korumak için şöyle demiştir:
“Benim hakkımda şu iki grup helak olacaktır; sevgide haddi aşan (bende olmayan şeyle beni vasıflandıran) diğeri, düşmanlıkta haddi aşan.”[7]
Günümüzde imamlara sevgide haddi aşmayı bırakın, onlara ilahlık vasıfları yüklediklerini açıkça görmekteyiz.[8]Şimdi konumuza gelelim: Şia’nın Kur’an’dan delil aldıkları Ahzab suresinin 33. ayeti gerçekten Ehl-i Beyt imamlarının masumiyetinden mi bahsediyor?
Aslında delil aldıkları, ayetin tamamı da değildir. Ayetin bir parçasında yer alan iki zamir üzerinden yorum yaparak, buradan Ehl-i Beyt imamlarının masum olduklarına karar verirler. Şimdi bu ayetin nasıl tahrif edildiğini ve kendi bâtıl görüşlerine nasıl uydurduklarını görelim. Delil aldıkları ayetin ilgili bölümü şöyledir:
…Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günahınızı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzab, 33/33)
Bu ayetin Ehl-i Beyt imamlarıyla ilgili olduğunu farz etsek bile, yine de buradan onların masum olduklarına dair delil çıkmaz. Çünkü Allah hangi insanın temiz olmasını istemez ki? Böyle bir ifade Ehl-i Beyt’e daha çok önem verildiği içindir.Şia, ayette yer alan Ehl-i Beyt kavramıyla Nebimizin hanımlarının değil, sadece damadı İmam Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in kastedildiğini söylerler.[9] Diğer imamların masumiyetini de bu ayete bağlarlar. Delilleri ise, ayette geçen “ankum” ve “yudahhirakum” kelimesinde sonu müzekker/erkek cinsi yani “kum=sizi” zamirinin kullanılmış olmasıdır. Buna dayanarak: “Eğer Ehl-i Beyt ’ten kasıt, Nebi’nin hanımları olsaydı ayette “kum” yerine “kunne” zamiri kullanılırdı”, demektedirler.[10]Halbuki Arapça bilen kimsenin böyle biri.
Yorum Yazın