Oğuzhan Osmanoğlu

Oğuzhan Osmanoğlu

Mail: aksarayportal@hotmail.com

Dost Olmak Mı Dost Kalmak Mı?

 

 

Arkadaş… Yaren… Yoldaş… Gönüldaş… Kardeş… Ve tabi ki Dost…

En özeli, en güzeli en arananı ve dâhi en nadidesi dost olanıdır. Arayan; dost arar, yakaran dost diye yakarır…

Âşık Veysel in 

‘Dost  dost  diye  diye nicesine  sarıldım..

Benim sadık yârim kara topraktır’ dizeleri de bir dost arayışının, susayışının yansıması değil midir? Herkes her daim dosta ve dostluğa dair serzenişlerde bulunur. Nice filozoflar  nice  akiller  dosta ve dostluğa  dair  hep  gönül dünyamıza  esintiler bırakmıştır.

Farklı farklı veciz ifadelerle resmini çizmişlerdir dostun… Tarif etsek tarifler yetmez, sayfalar dolusu yazsak çizsek kalemler yetmez.

Dostluk uyuşmadır, şahsi çıkarlara göre kurulan bir ilişki değildir. Sıcak, sımsıcak bir duygudur Üzüntüdür, sevinçtir, gözyaşıdır dostluk… Heyecandır, bayramdır, anlamaktır, hatırlamaktır  dostluk… Sır dünyasıdır, dert dünyasıdır, özlem dünyasıdır  dostluk…

Yanında yokken bile, hakkını hukukunu  ve menfaatini koruyabilmektir  dostluk..İçten, en içten olabilmek,güven duyabilmek,güven verebilmektir  dostluk.. Dostluk sağlam karakterlerin karşılıklı kurabileceği bir bağdır. 

Dostluğu tarif etmeye yeter mi  sizce  sayfalar  köşeler  ey  dostlar? Herkesin kendine  göre   bir tarifi  vardır. Velhasıl bütün tariflerde menfaatsizlik ve sımsıkı  dayanak ve  sevinç  hakimdir. Bu topraklarda iz bırakmış en çarpıcı dostluk şüphesiz Mevlana ile Şems’in dostluğudur. Uzun tariflere gerek kalmadan onlara bakmak yeterlidir belki de.

Sezai Karakoç"un sözlerini ödünç alırsak; Sems-i Tebrizî"nin gelişi, Mevlânâ"nın kendine gelişi, kendi kendini buluşudur. Gönlünün ilk silahını denediği nişan tahtasıdır. Bir yankıdır Şems-i Tebrizî. Şems-i Tebrizî ile konuşmak, Mevlânâ için monologdur.

Ayniyle Şems-i Tebrizî için de Mevlânâ öyledir. İkiz ruhlardır onlar. Büyük yolculukta kader arkadaşı, kader yoldaşıdırlar. Mevlânâ ve Şems-i Tebrizî"nin varlıkları, aynı ruhun iki yüz ve bir elmanın, bir olmanın iki yarısı gibidirler.” 

Birbirini tamamlayan iki insan dosttur. Dostla konuşmak kendinle konuşmak gibidir. Dost, sana eksiğini söyleyen, senin üzerindeki akrebi alandır.  Tarifi çok, kıymetini bileni az bir nimettir dostluk.

Hele bir de gerçek dostu bulursan hayat bambaşka güzelleşir insanoğluna.  Lakin insanoğlu beşerdir, şaşar. Zor bulduğunu kolayca kaybeder. Dost bulmak bu devirde ne kadar zor ise onu kaybetmek de bir o kadar kolaydır.

Dostluk fedakarlık ister, itina ister, emek ister. En önemlisi de sabır ister dostluk.  Dost insanlar ayna gibidir. Ruhunu, eksiğini, fazlanı, güzelliğini yansıtan ve gerektiği yerde müdahale etmene vesile olan ayna gibi. Dostluk ancak bunlarla baki kalır. Sonsuzluğa açılan tünelde yoldaş buldunsa ne mutlu sana;  ne mutlu bize…

Maddenin ve materyalist   sistemin bilinç altı algılarıyla  her ne kadar ‘’bu devirde  her şey para’’  diye algılansa da ; bize  göre  kazın  ayağı  öyle  değil.

Elbette  para , devrin önemli bir anahtarı  kapıların güçlü  bir  kilidi hükmünde olsa da; bu az bulunur   olgunun  önüne geçemez ve geçmemeli. Zira hakiki dost sağlıktan farksızdır, ancak elden gidince  bilinir kıymeti. Malumdur ki tüketim toplumu haline geldik.

Hep tüketir olduk, her şeyi tüketir olduk. Sevgiyi aşkı tükettiğimiz gibi dostlukları da çabucak tükettik.  Para bulunur, makam ve mevki bulunur da dost diyebileceğimiz  insanlar  bu fani  dünyada  ne kadar da az  bulunur…

Tabi ki ender bulunur, bazen aramakla bulunmaz bazen de lütf-u  ilahi ile  gelir kapımıza.  Bize düşen sadece ve sadece o kapıyı açmaktır. Gerçek dostları bol insanlar, gerçek zenginlerdir. Ve bir dost bekli de dünyaya bedeldir.

Her Mevlana ‘ya bir Şems gerektir.   Madem ki; Dostluk; Unutulmayacak kadar güzel ve sadece ender insanların yaşayacağı  kadar özeldir; Dost  olalım ve  dost kalalım vesselam…
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar