Nuh Tufan’ından artakalan ürünlerin pişirilmesi sonucu yapılan tatlı ve tufandan kurtuluş vesilesiyle Allah’a şükretmek maksadıyla anılan kutsal gün anlamına gelir. Hz. İbrahim’den sonra düzenli olarak oruç tutulan bir gün haline gelen aşure, özellikle Sâmî dinlerde karşılık bulmuş; İslam öncesi Arap kabileleri arasında da ramazan orucu farz kılınıncaya kadar devam etmiştir. Hz Ayşe ve Abdullah b. Ömer’den aktarılan rivayetlere göre Kureyş kabilesinin İslam öncesinde tuttuğu aşure orucunu Hz. Muhammet Medine’ye hicret edince devam ettirmiş, ramazan orucu farz kılınınca da aşure orucunu tutup tutmama iradesini kavminin ihtiyarına bırakmıştır, buraya kadar güzel fakatsonraları hurafehikâyezıtlaşma. Aşure gününe atfedilen kutsiyet, İslam öncesi dönemlere kadar gitmekte ve kaynaklarda bu konuyla ilgili çok fazla rivayet yer almaktadır. Sümerlerde bugünü andıran kutsal bir gün olduğu bilinmekte; Hristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların zaman zaman bir arada yaşamalarının kültürel anlamda birbirini etkilediği ve ritüellerin ortak yaşamın bir sonucu olarak birbirine benzediği görülmektedir Örneğin Hristiyan kültüründe aşure, Hz. İsa’nın vaftiz yortusu ve Paskalya öncesi oruç sırasında belirli ritüeller şeklinde işlenmiş; yılbaşından artakalan bakliyatın pişirilmesiyle elde edilen bir tatlı çeşidine ad olmuştur.
Ayrıca Yahudilerin en kutsal günü olan Yom Kipur Katan, kişinin işlediği günahlardan dolayı duyduğu pişmanlığı içselleştirmek ve Tanrı önüne çıkarak affedilmeyi beklemek maksadıyla oruç tuttuğu bir gün haline gelmiştir Bununla birlikte, Mısır’da bakliyat ve şekerlemelerin karışımından oluşan bir tatlının yapılmış olması ve Yunan mitolojisinin önemli tanrılarından Dionisos için düzenlenen törenlerde benzer bir tatlının hazırlanması, bugünün birçok toplum için önem arz ettiğini göstermektedir Dolayısıyla, Sümer mitolojisinden geldiğine inanılan aşure gününde, böyle bir günün kutlandığına dair izlerin olduğu; bugünün zamanla Semâvî dinlere etki ettiği ve takvimlerin farklılığından dolayı da kesişen günlerin ortaklığıyla, benzer uygulamaların ortaya çıktığı görülmektedir:
“Muharrem ve aşurenin yeri oynak. Âşûrâ'nın İslâm tarihinde siyasî bir yönü de vardır. Hz. Hüseyin'in 10 Muharrem 61'de (10 Ekim 680) Kerbelâ'da şehit edilmesinden sonra Şia için bu tarih önem kazanmış ve Hz. Hüseyin'in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur. Şiilerin her yıl dövünerek, kendilerine işkence yaparak tutmaya başladıkları bu matem orucu Şiî-Fâtımî devletinin himayesinde devlet merasimleriyle icra edilmiş, daha sonra bu merasimler İran'da gelenek halini almıştır. Esasen dinin yasakladığı bu nevi bir matem, Şiî inancın canlı tutulmasında ve mezhep bütünlüğünün sağlanmasında önemli rol oynamıştır. Âşûrâyı Şia’nın yas günü ilân etmesine karşılık Emevîler Kerbelâ faciasını unutturmak için bir vesile sayarak o günü âdeta bir bayram kabul etmişlerdi. Hatta Fâtımî Devleti'nin yıkılmasından sonra şenlikler düzenlenmiş, tatlı yiyecekler pişirilmiş ve bu konudaki bid'atların haklı gösterilmesi maksadıyla çeşitli hadisler uydurulmuştur. Şia’ya sorsan neden Hasan Hüseyin için böyle günleri kutlarsınız da!Hazreti Ali bunların babası değil mi?Hem de camide namaz kılarken öldürülmedi mi? Veya Hz Osman veya Hz. Ömer’de öldürülmedi miŞia taraftar bu günlerde yas matem tutmazlar? Bunların çoğu siyasi, uydurduklarını birde hadis diye Peygambere söyletirler. Onlar bunu yaparken kendine Sünni diyenler bir taraf matem yas tutarken bunlarda tatlı aşure dağıtır, buguruplar tarih boyunca hep bir birini savaş açar adına daİslam derler haşa birde sevap umarlar. Bir başka görüş, Firavun ’un zulmünden kurtulan Hz. Musa ve kavmi, bunun karşılığında kefaret orucu ödemekle mükellef sayılmıştır. Dolayısıyla Yahudiler, yedinci ayları olan Tişrin'in onuncu gününe rastlayan aşureyi bayram kabul ederek birtakım merasimler yapmış ve bir yıllık günahlarından temizlenmek maksadıyla 25 saate varan bir oruç tutmuşlardır. Ayrıca bugün Yahudiler için yeni yıldan sonraki onuncu gün olarak adlandırılmıştır Yahudilerce çok önemli bir sayı olarak kabul edildiği için birçok kutsal günün onuncu günde gerçekleştiğine inanılmış; bu durum aşure günü için de önemini korumuştur. Bu geleneğin Yahudilere özgü olduğunu iddia edenler olduğu gibi Tevrat’ta da bu kelimenin kefaret için kullanıldığını belirtmiş. Aşure gününün İslam toplumuna, Yahudi kültürü kanalıyla geçtiğini ifade etmiştir. Aynı şekilde Suliman Bashear bugünün ilk olarak Yahudiler tarafından uygulandığını açıkça gösteren çok sayıda geleneksel ifadenin olduğunu savunmuş; İslam literatüründe Yahudiler ve Müslümanlarca eşzamanlı olarak oruç tutulan bir gün olduğu görüşüne katılmamıştır. Ermeni ve Rum kültüründe de vardır. Ermeniler, 6 Ocak'ta ''anuş-abur'' yaparken; Rumlar, buğday, kuru üzüm ve bal ile yaptıkları ''koliva''yı kilise kapısında dağıtıp ortasına bir mum diktikleri bir tabakla mezarın başına yerleştirmektedirler. Rivayetleri din yapmadan, her ay aşure güzel.
Yorum Yazın