Vakti zamanında bir Kral, demirciyi çağırtıp ’’sabaha kadar bin tane çivi yapmazsan şafak vakti asılacaksın’ ’der. Demirci bin tane çivinin bir gecede yapılamayacağını bilse de, endişe etmeden çivileri yapmaya başlar. Eş, dost tüm yakınları ağlayıp sızlarken, demirci çalışmaktan ağlamaya vakit bile bulamaz. Kaygısızlığını ve endişe etmeyişini hatırlatanlara da ’’SABAHIN SAHİBİ VAR’’ der. Şafak yaklaşırken,saraydan bir adam koşarak gelir.Bunu gören yakınları ağlamayı büsbütün hızlandırırılar..Saraydan gelen adam ’’Ne kadar yaptınsa çabuk ver ,Kral öldü tabutuna çakacağız’’ der. J Hikâyemiz şöyle bir köşede duradursun. Lazım olunca çıkartırız keseden. Siyasette herkes bir hesap peşinde. İlçede hesap,ilde hesap,yerelde hesap,genelde hesap.Reislik hesabı yapanından,mebusluk hesabı yapana kadar türlü hesaplarla, türlü denge ve dizayn içinde olanlar, her yerde ve her siyasi iktidar döneminde mevcuttur.Öyle ya siyaset ; kitapsız olsa da hesapsız olmaz.Yada olmaz gibi görünür.O yüzden kitap dışı siyaset ,etik dışı siyaset,kural dışı siyaset her zaman var olmuştur ve olacaktır da. Hep siyasi gelecek, iktidar hırsı; yönetme arzusu, itibar görme aşkı….! Kaderin tesiri, nasip denen olgu, yazgı denen ilahi dokuma unutulur; tepemizin en arka görünmez bir köşesinde saklı kalır. Başımıza gelecek hâdiseler ve ihsân-ı ilâhi tarafından verilecek ikramların, kaderimizde, levh-i mahfuzda olduğunu unutur, sebeplere ziyâdesiyle ve hırsvâri yapışırız. Oysa ki gerçek olan; evlilik gibi, fakirlik- zenginlik gibi, doğum, ölüm, cinsiyet gibi; makamlar mevkîler, siyasette kalbur üstü mertebelerde kaderle tayin edilmiş ikramlardır. Veyâhut zâhiren ikram diye gördüğümüz, belkide şerri netice verecek gizli musibetlerdir.Velhasıl hepsi kader defterinde yazılıdırlar.Bu demek değil ki;sebepleri ve hesapları büsbütün yabana atalım. Elbette irade-i cüziyenin tesiri ile önce istenecek, sonra gerekli şartların oluşumu içim adımlar atılıp mücadele edilecek ve yarışılacak. Amma velâkin doğmamış senelerin hesabı için, kitap dışı yöntemlerle siyaseti iki paralık etmenin ne siyasette ne de kaderde yeri olmaması iktiza eder(gerekir) Makamlar- mevkiler , fâni hayatın fâni mertebeleri olması nedeniyledir ki;haddimizi hududumuzu muhafaza etmemiz elzem ve zarurîdir.Bir öteki pencereden bakarsak;etrafımıza baktığımızda öyle reisler yöneticiler vardır ki;kralvâri veya şehri ben yarattım edasında,bir başka deyişle Firavun veya Nemrut’a yakışır tarzda ,yönettiği fakir fukara, zavallı garip halka eziyeti kendinde hak görenler var.Makama gelirken şehr-i emin olma sözü,Hz Ömer adâleti sözü verip de,yönettiği halkına zulüm,adam kayırma,psikolojik işkence gibi insaniyet ve hakkaniyet dışı yöntemlerle,kendini Allahın yüce adaletine havale ettirenler var.Her zaman nerde bulalım Aksaray’ın genç reisi gibi gözüde gönlüde gülen, halkını seven idareciyi. Hem kitap dışı ve hırsvâri uzun uzun hesap yapanlar, hemde vicdandan, ihsandan yoksun zâlim yöneticiler, sabahın bir sahibi olduğunu unutmamalılar ve unutmamak gerek. Zirâ herkesin bir hesabı ve her kimin bir zulmü varsa yaradıcınında bir hesabı ve zulmü vardır.Her kim ve her ne makamda olursak olalım krallığı ve dalkavukluğu bırakıp, sabahın sahibine sığınalım vesselam… SAKIN KADER DEME… KADERİN ÜSTÜNDE BİR KADER VARDIR.NE YAPSALAR BOŞ... GÖKLERDEN GELEN BİR KARAR VARDIR.GÜN BATSA NE OLUR… GECEYİ ONARAN BİR MİMAR VARDIR oguzhanosmanoglu68@gmail.com
Oğuzhan Osmanoğlu
Aksarayın Sahibi ... Sabahın Sahibi...
- Oğuzhan Osmanoğlu
- 20 Aralık, 2014, Cumartesi 00:00
- 15073
- FacebookSayfayı Beğen
- TwitterTakip Et
- YoutubeAbone Ol
- InstagramTakip Et
- LinkedinTakip Et
- RSSServisleri