Siyaset ve politika; kimi zaman aynı kimi zaman farklı manada kullanılan; lügatlere bakıldığında birbirine yakın anlamlarda tarifleri yapılan iki kelime…
Lügatceye baktığımızda kısaca Siyaset; devlet işlerini yürütme veya düzenleme sanatı, yönetme, çekip çevirme gibi anlamlar ifade etmekte. Yunan veya İtalyan dilinden türediği söylenen politika ise yine siyasete benzer şekilde idare ve yönetime ilişkin işleri anlatan bir kelime olarak açıklanmaktadır. Türk dil kurumu politika kelimesine ikinci bir anlam verecek şekilde tarif etmekte: “Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma gibi yollarla işini yürütme.”
Bu manaya göre politika olumsuzluk içeren, sahteciliği çağrıştıran, içeriğinde aldatma veyahut ikiyüzlülük de olan/olabilen davranışları da anlatmaktadır.
Bu durumda siyaset ve politika’nın anlamları açısından –zorlama da olsa- bir ayrım yapmak istesek; siyaseti hizmet üretme sanatı, devlet işlerini yönetme ve düzenleme faaliyeti; politikayı ise aldatma, riyakârlık, sahtecilik olarak adlandırabiliriz. Peki, bu kelimeleri yerele indirgemek istesek; acaba köy, belde, ilçe ve şehir merkezimiz Aksaray’ımızda yapılan faaliyetler aslında siyaset mi yoksa politika mı? Sorgulamak gerek! “Siyaset hizmet üretme sanatıdır” dedik.
Yerel toplumda hizmet etmek için siyaset bir araçtır veya bir yöntemdir. Elbette hizmet için yarış, rekabet olacaktır ve mücadele olacaktır. Namzetler ve dahi seçilmişler arasında geçen bu yarış tüm demokratik toplumlarda olağan bir iştir. Hatta bu yarışmacı durumun iyi niyetin hâkim olduğu dönemlerde siyasete kalite getirdiği görülür. Hizmet üretme sanatında yeni ufuklar açar, millete hizmet noktasında en mükemmeli bulma fırsatını sunar.
Fakat kabul ve itiraf edelim ki, maalesef, içinde yaşadığımız bu mukaddes şehirde siyaset evrilmiş, değişmiş ve politika halini almış; hatta bu haliyle politikanın bile -tabir caizse- cılkı çıkmış, ayağa düşmüş; siyasetin menfaat üzerine dönen şekline politika denilir olmuş.
Menfaat üzerine dönen siyaset, tarafgirlik belasını yanına almış, Makyevelist bir yaklaşımla bürünüp “başarıya giden her yol mübahtır” anlayışını yerleştirmiş.
Ne yazık ki; İftira, riyakârlık, sahtekârlık siyasetin merkezine oturmuş. Az evvel aynı masada çay içip gülücük dağıtanların az sonra gıybet etmesi; birbirine methiyeler düzüp ertesi günü birbirine iftiralar atılması; hedefe varmak için dostun, sırdaşın satılması…
Bunlar hep özellikle yerel politiğin ürünü olsa gerek. Bırakın politikayı, siyaseti; evrim geçiren aslında toplum olmuş. Ama özellikle Aksaray’da cereyan eden siyaset bu konuda hayli ileri gittiği, laçkalaştığı için bu kanayan yarayı gösterelim istedik.
Ölümün olduğu, ölümün öldürülemediği bir hayatta, zamanın su gibi akıp, bugün genç yarın yaşlılığın kapıya dayandığı bir dünyada, bugün varlıklı yarın fakr-u zaruret içinde olunabileceği gerçeği karşısında ne politikanın ne de politik davranmanın bir anlamı yok aslında. Kim ne götürürse âlem-i ebediyete, iyilikten başka bir hal ve davranışı yok, biline.
Ne diyelim, Cenab-ı Allah ikiyüzlü politikalar ve politik insanlardan sizi ve bizi korusun, vesselam…
Bu vesileyle Ramazan-ı Şerifiniz mübarek ola.