Aksaray Üniversitesi (ASÜ) Osmanlı Sancağı Öğrenci Topluluğu, “Birinci Dünya Savaşı’nın Yüzüncü Yılında Türkiye’nin 2023 Vizyonu” konulu bir konferans düzenledi. Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferansta “Aslında ne oldu?” sorusuna yanıtlar arandı.Yeniden Toparlanmak İçin Tarihle Barışmalıyız Konferansın açılış konuşmasını yapan ASÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Acar, Birinci Dünya Savaşı’nın, 20’nci Yüzyılın gördüğü en önemli yıkım ve paylaşım savaşlarının ilki olduğunu belirtti ve o savaşta koskoca bir imparatorluğun kaybedildiğini söyledi. “İmparatorluğu kaybettiğimiz gibi, bir de sıkıştırıldığımız Anadolu’dan da olmak üzereydik. Bereket ki; Çanakkale ruhu, iman gücü, maneviyat bizleri düştüğümüz yerden ayağa kaldırdı ve Çanakkale başta olmak üzere birçok cephede destanlar yazdık; düştüğümüz yerden ayağa kalkmayı başardık” diyen Acar, ondan sonraki gelişmelerin her zaman arzu edilen doğrultuda olmadığını belirtti. Çeşitli nedenlerle genç nesillerin tarih bilincinden yoksun kaldığını vurgulayan ASÜ Rektörü, “Tarihle aramıza uçurumlar konuldu, köprüleri attık, eskiye ait ne varsa beğenmemeye, çöpe atmaya başladık, dilinden arşivlerine kadar pek çok şeyi reddi miras eyledik. 1953 yılına kadar kuruşu kuruşuna Osmanlı’nın borçlarını bize ödettiler ama biz, sahip çıkmamamız gereken ne varsa, onları gençlerimizden mahrum bıraktık” dedi. Rektör Prof. Acar, sözlerinin son bölümünde “Ayağı yere sağlam basan insanlar olmak istiyorsak, yeniden kendimizi toparlamak ve her konuda batılılardan fetva almamak istiyorsak tarihle barışmamız gerekiyor” diye konuştu.Osmanlı’nın Başarısı Sürekliliğinden Gelmektedir Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu konferansına “Aslında ne oldu?” sorusuyla başladı ve “Bir bize anlatılanlar var, bir de olanlar var” dedi. Hedefsiz ülkelerin zaman içinde, zaman tarafından kemirilmeye mahkûm olduklarını, hedefsiz ülkelerin asırları kuşatmasının ve kendisini sonsuzluğa taşımasının zor olduğunu söyleyen Bahadıroğlu, “Biz ilk defa “hedef” telaffuz edildiğini görüyoruz. 1402 Ankara Savaşı; Timur Han’la Yıldırım Beyazıt’ın kapışması, Yıldırım Beyazıt’ın savaşı kaybetmesi, 11 yıl sonra Osmanlıların Saltanat-ı Fasıla, bizim ise Fetret Devri dediğimiz çalkantılı dönem, kardeş kavgaları, ondan 11 yıl sonra Çelebi Mehmet’in yeniden derleyip toparlaması… Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmek, Doğu Roma ve Batı Roma’ya yürümek gibi bir vizyonu vardı. 11 yıl çalkantının ardından Çelebi Mehmet devleti toparlıyor, İstanbul’a doğru yürüyüş başlıyor, bu toparlanmadan 40 sene sonra İstanbul fethediliyor, o arada da Timur İmparatorluğu yok oluyor.Bu, vizyonu olan devletle vizyonu olmayan devlet arasındaki farktır” dedi. Osmanlı’nın başarısının sürekliliğinden geldiğini ve yabancı düşünürlerin Çanakkale Savaşı için “Osmanlı şerefle söylediği son sözünü orada söyledi” dediğini anımsatan Yazar Bahadıroğlu, “Bu, dolayısıyla Cumhuriyet’in de önsözü oldu” diye konuştu.Durup Dururken Hiçbir Şey Olmaz, Hepsi Projedir 1800’lü yılların sonlarına doğru Avrupa’nın büyük devletlerinin, İngiltere’nin önderliğinde gizli bir görüşme yaptığını ve Osmanlı Devleti’ni paylaştığını söyleyen, 1914’te bunun tescil edildiğini, 2 yıl sonra ise Sykes-Picot Anlaşmasıyla resmiyete bindirildiğini kaydeden Yavuz Bahadıroğlu, önemli noktalara değindi. Bu İngiltere projesinin bazı unsurlarıyla halen yürürlükte olduğunu anlatan Bahadıroğlu, “Yani durup dururken Türkiye’nin ayağına basılmıyor, durup dururken Arap Baharı denilen olay gelişmiyor, durup dururken demokrasiye geçmiş Mısır diktatörlüğe dönüşmüyor, durup dururken Türkiye’de darbeler dönemi açılmıyor… Durup dururken hiçbir şey olmaz, bunlar hep projedir” dedi. Bahadıroğlu, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bazen “Cumhurbaşkanının Açe’de ne işi var?” diye kızıyoruz. Amerika’ya da bir gün “Senin Irak’ta, Afganistan’da, Mısır’da ne işin var?” diye sorun; İsrail’e bir gün “Senin Filistin’de ne işin var?” diye sorun; Esad’a sorun “Neden kendi halkını varil bombalarıyla yok ediyorsun?” diye.Bu öyle bir algı yönetimi ki; sormamız gereken soruları unutuyoruz, sormamamız gereken ne kadar şey varsa onları soruyoruz. İkinci Selim Açe’ye kadar gitmiştir ve bizim dedelerimiz nereye kadar gitmişlerse bizim de oralara kadar gitmek boynumuzun borcudur, çünkü onlar hala bizi bekliyor.” Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu’ndaki etkinlik yaklaşık 1,5 saat sürdü. Konferansı öğrenciler ve akademisyenler ilgiyle takip etti.
Yorum Yazın