Özel Röportaj- Maddi-manevi büyük kayıplarla deprem bölgelerinden gelen depremzede vatandaşlarımıza nasıl yaklaşmalıyız?
Çocuklarımızı Bu Konuda Nasıl Terbiye Etmeliyiz?
Deprem Psikolojisi Nasıl Atlatılır?
Tüm bu soruların cevabı uzman görüşünü aldığımız Psikolog Rümeysa Andıç ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajda...
6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş Merkezli 10 ili etkileyen depremlerin ardından Psikolog Rümeysa Andıç ile deprem psikolojisi ve sosyal dayanışma üzerine çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.
Dilek Eyüboğlu: Sayın Andıç, Ülkemiz genelini büyük bir yıkıntıya uğratan Kahramanmaraş Merkezli yaşanan iki büyük depremin ardından Aksaray'da 15 binin üzerinde depremzede vatandaşımızı misafir ediyoruz. Hep birlikte yaraları sarmaya çalıştığımız bu süreçte maddi-manevi büyük kayıplarla deprem bölgelerinden gelen depremzedelere nasıl yaklaşmalıyız?
'Depremzedelere Acıyan Bir Dilli Değil, Sevgi Dolu Bir Dille Yaklaşmalıyız'
Psk. Rümeysa Andıç; Yaşanan son deprem, ani ve beklenmedik oluşuyla travmatik etkileri olabilecek bir olaydı. İlk başta bunu kabul etmemiz gerekiyor ve o depremi yaşayanlar onlardı. Onlara verilen desteklerde biz ilk etapta şunu tespit ettik; İnsanların akın akın depremzedelerin yanına gidip, ısrarcı bir şekilde nasılsın diye sormasını gördük. Bu yaklaşımı sergileyen vatandaşlarımıza ilk başta söyleyeceğim şey; Böylesi zor travmatik bir olayda kendilerini o kişilerin yerine koymalarını ve empati ile yaklaşmalarını istiyorum.
Düşünsenize yaşadığınız travmatik bir olayda birilerinin yanınıza gelip, sürekli size 'nasılsın? Nasılsın? ' diye sorduklarını.
Biz bu davranış şekline yarayı fazlaca kaşımak diyoruz. Bir yara fazlaca kaşındığında, fazlaca tolere edilmeye çalışıldığında, o yası unutturmaya çalıştığımızda normal süreci aksatıyor oluyoruz. Yaşadığımız travma hüznü gerektiren bir olaydı. Bu travmayı yaşayan insanlara hüzünlerini, yaslarını yaşamaları için imkan tanımamız gerekiyor. 'Evet, biz şu an buradayız, sizinleyiz, bir ihtiyacınız var mı?' diyerek onlara yaklaşımımızda kaybettikleri güveni inşa etmemiz gerekir.
Kişi anlatmak istiyorsa dinlemek, anlatmak istemiyorsa yaşadıkları ile ilgili soru sormamız gerekir. Bizlerin, kişileri yaşadıkları yasın içinden zorla çekip almak gibi bir şansımız olamaz. Özellikle şuna dikkat çekmek istiyorum. Şu an bizler, her gün iyi niyetle bu insanların yanına giderek onları, olağanın dışında yoğun bir ilgiye maruz bırakmış oluyoruz. Ama ister istemez bu yoğun ilgi belli bir süre sonra azalacak. Depremzedeler geçen bu süreçte etrafındaki kalabalıklar azalmaya başlayınca kendilerini yalnızlığa itilmiş hissedecekler. Yaşadıkları acıyı ve olayın travmasını asıl o zaman anlayacaklar. Bu yüzden etrafımızdaki depremzedelere yaklaşımımızda acıyan bir dille değil, hayatın olağan akışında sevgi dolu bir dille davranış biçimi geliştirmeliyiz.
Davranış Biçimimizde Çocuklarımızı Nasıl Terbiye Etmeliyiz?
'Doğru İletişimle Psikolojik Dayanışma, İyileşmenin En Önemli Aracıdır'
Psk. Andıç -Çocuklar bilmedikleri şeylerden korkarlar. İlk önce çocuklarımıza deprem olgusunu belirli bir hale getirmeliyiz. Depremin tıpkı bir kar yağması gibi, tıpkı rüzgârın esmesi gibi, bir doğa olayı olduğunu anlatmalıyız. Bundan sonraki aşamada arkadaşlarının bu doğa olayını yaşadığını söyleyerek, onlara nasıl destek olmaları gerektiğini öğretmeliyiz. Bu öğretiler biz yetişkinlerde olduğu gibi normal davranış biçimi olmalıdır. Arkadaşları ile oyunlar oynamalarını ve soru sormamaları gerektiğini çocuklarımıza aşılamalıyız. Çocuklarımızın birbiriyle sağlıklı iletişim kurmalarını sağlamak için onlara travmatik bilgiler yüklememeliyiz.
Psikolojik olarak hep birlikte yaralarımızı sarmada bu davranış biçimlerine dikkat edersek depremzedelerimizin acısını hafifletmekte yardımcı olmuş oluruz. Elimizden gelen desteği bu yolla sağlamış oluruz. Doğru iletişimle psikolojik dayanışma, iyileşmenin en önemli araçlarından biridir.
Deprem Psikolojisi Nasıl Atlatılır?
'Korkuyor Olmak Çok İnsani Bir Duygu, Bu Çok Normal'
Bu konuda Türk Psikiyatri Derneği (TPD) ve Türk Psikologlar Derneği'nin yayınlamış olduğu bilgileri aktarmak isterim. Depreme dair anları, hissettiğimiz korkuyu ilk günlerde yaşıyor olmamız hepimiz için çok normal. Deprem sonrası yaşanan, endişe, korku, ayağımızın yerden kayma hissi, sürekli tavana bakma, uyku problemi, yeme bozuklukları gibi tepkiler anormal bir duruma verilen normal tepkilerdir. Bu kaygı hali çok insani hisler olup ilk haftalarda, yoğunluğu değişerek sürebilir ve zamanla azalması beklenir. Hayatımızın normal akışına dönebilmemiz için önce bu duyguları kabullenmemiz gerekir. Depremden önce nasıl yaşıyorsak günlük alışkanlıklarımıza geri dönmemiz gerekir. Ne kadar zorlanırsak zorlanalım günlük rutinimizdeki işlerimizi devam ettirmeliyiz. Psikolojik olarak bu süreci sağlıklı atlatabilmemiz için yapabileceğimiz tek şey bu. Hayatta kaybettiğimiz güven duygusunu bu şekilde yenebiliriz. Ancak deprem psikolojisine ilişkin yaşadığınız kaygıların üstünden 1 ay gibi bir süre geçmişse bir uzmana başvurmalıyız. Bu belirtilerin çok uzun sürüyor olması psikolojik olarak destek almanız gerektiğine işarettir ifadelerin kullandı.
Psikolog Merve Andıç röportajımızın sonunda birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaparak ' Hepimizin bol bol sarılmaya ihtiyacı var, hepimizin güvende olduğumuz duygusunu hissetmeye ihtiyacı var, o travmayı yaşayanlar yaşadı, bizler yaşananlar karşısında ikinci bir travma yaşadık bunları görerek bilerek. Birbirimize destek olarak güzel sözler söylemeye birbirimizle aslında bir olmaya ihtiyacımız var' dedi. Haber: Dilek Eyüboğlu
Yorum Yazın