TEMA Vakfı: Ülkemizde Vahşi Madencilik Yapılmasını İstemiyoruz
GÜNDEMTEMA Vakfı, Erzincan İliç'te yaşanan olayın ardından açıklama yaparak, yaşanan olayın bir kaza olmadığını, felaketin göz göre göre yaşandığına dikkat çekti.
TEMA Vakfı, Erzincan İliç'te yaşanan olayın ardından basın açıklamasında bulundu. Yaşanan olayın göz göre göre gerçekleştiği ifade edilirken, madenciliğe kapalı alanların kanunlarla sınırlandırılması talebi bir kez daha yinelendi.
"Madenciliğin Ne Denli Büyük Tehlikeler Barındırdığını Yaşayarak Gördük"
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, madenin barındırdığı tehlikelere karşı halk ve çevre için hangi önlemlerin alındığına ilişkin açıklama yapılmadığını ifade ederek, "Üzülerek belirtmek isteriz ki İliç’te yaşananlar bir kaza ya da kader değildir. Daha önceki felaketin ardından halk ve çevre sağlığı için bu konuda yeterli önlemlerin kesinlikle alınmadığını, bilimin ve üstün kamu yararının göz ardı edildiğini ve vahşi madenciliğin ne denli büyük tehlikeler barındırdığını büyük bir acı yaşayarak gördük" dedi.
“Yeterli İnceleme Yapılmadan Verilen Olumlu Kararlar, Bu Faciaların Davetiyesidir”
Madenin geçmişine ilişkin bilgilendirmede bulunan Ataç, "Bilindiği üzere Çöpler Altın Madeni’nde inşaat çalışmaları 2009 yılında başlamış ve işletmeye geçtiği 2010 yılından bugüne kadar 4 kez kapasite artırımına gidilmiştir. 07.10.2021 tarihinde ‘Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flotasyon Tesisi’ projesi hakkında ÇED Olumlu, 16.08.2023 tarihinde ise ‘Çöpler Kompleks Açık Ocak Genişleme’ projesi için ÇED Gerekli Değildir kararları verilmiştir. Vahşi madencilik faaliyetinin bitmeyen büyüme taleplerine, yeterli incelemeler yapılmadan verilen bu izinler, Fırat Havzası’nın karşı karşıya kaldığı tehlikenin ve ekosistem üzerindeki baskının artırılmasına verilen onaylar olup yaşadığımız felaketin davetiyesidir. Bu izinler verilirken göz ardı edilen önemli gerçeklerden birisi de Erzincan’ın deprem bölgesi olmasıdır. Meydana gelecek depremler, atık barajı, yığın liçi ve diğer madencilik sebepli büyük çevre felaketlerine neden olacaktır" açıklamasını yaptı.
"Türkiye’de Son 10 Yılda Kamuoyunca Bilinen 8 Maden Felaketi Yaşandı"
13 Şubat'ta yaşanan felaketin ilk kez yaşanmadığını söyleyen Ataç, son 10 yıl içerisinde kamuoyunca bilinen 8 maden felaketi yaşandığını belirterek, "2021-2024 yılları arasında; Artvin-Murgul (Ocak, 2021), Balıkesir-Ayvalık (Ocak, 2021), Giresun-Şebinkarahisar (Kasım, 2021), Balıkesir-Ayvalık (Aralık, 2021), Mersin-Toroslar (Ocak, 2022), Manisa-Gördes (Mart,2022), Erzincan-İliç (Haziran, 2022) ve Erzincan-İliç’te (Şubat, 2024) maden kaynaklı çevre felaketi yaşanmıştır. Ayrıca Şebinkarahisar’da faaliyete devam eden maden işletmesine ait atık barajının duvarının çökmesi büyük bir çevre felaketi olarak kayıtlara geçmiştir. Binlerce ton zehirli kimyasal içerikli maden atığı nedeniyle, başta yörenin su varlıkları olmak üzere Kelkit Ovası ve yöre halkı büyük bir tehditle karşı karşıya kalmıştır" dedi.
"ÇED Başvuruları Hızla Artmaya Devam Ediyor"
Öte yandan 4. Grup Madencilik faaliyetlerine ilişkin ÇED başvurularının hızla artmaya devam ettiğini belirten Ataç, "Sadece 2023 yılında petrol, doğalgaz, III. ve IV. Grup madenlere dair; ÇED süreci başlayan 525, ÇED Gerekli Değildir kararı verilen 443, ÇED olumlu kararı verilen 37 proje bulunduğunu söyledi. Ataç, “ÇED olumsuz kararı verilen ise sadece 1 proje bulunmaktadır. Görüldüğü üzere her geçen gün daha fazla maden projesi ÇED olumlu ve ÇED gerekli değildir kararları ile onay almaktadır. Tüm bu ÇED raporlarının ise etkin ve kümülatif bir etki değerlendirmesi gerçekleştirilmeden ve yeterli saha çalışmaları yapılmadan hazırlandığı görülmektedir. Bu değerlendirmelerde bilim, doğa ve üstün kamu yararı ilkelerinin önceliklendirilmediği gözlenmektedir" sözlerini kullandı.
"Siyanür ve Sülfürik Asit Anormal Doğum Ve Ölümcül Hastalıklara Sebep Olabiliyor"
Altın madenciliğinde sülfürik asit, siyanür gibi zehirli maddelerin kullanıldığını, liçleme sırasında toprak içindeki arsenik, antimon, kadmiyum, kurşun, civa ve çinko gibi ağır metallerin sertleştirilerek zararlı formlara dönüştüğünü söyleyen Ataç, "Toksik özellik taşıyan bu metaller soluma, beslenme yoluyla canlı bedeninde birikerek ölümcül vakalar dahil birçok hastalığa neden olabiliyor. Soluma, su ve gıdanın tüketilmesi yoluyla vücuda alınan siyanür ve diğer ağır metaller nedeniyle tüm canlılarda akut ve kronik zehirlenme, kansızlık, kalp yetmezliği, kanser, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar görülebiliyor" dedi.
"Kanun Korumazsa Maden Yaşatmaz!"
Çevre ve insan sağlığı için önlenemez riskler barındıran vahşi madenciliğin artık sona ermesinin zaruri olduğunu da belirten Ataç, "Ne yazık ki mevzuatımız bu durumu önlemek, bu tehdidi ortadan kaldırmak için herhangi bir önleyici, sınırlayıcı, korumacı bir tedbir öngörmüyor, aksine her yerde madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin veriyor. Bu tehdidi ortadan kaldırmanın, ekosistemi korumanın ve yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamanın tek bir yolu var; maden yapılamayacak yerleri belirlemek ve kanunla koruma altına almak. Çünkü biliyoruz ki; kanun korumazsa maden yaşatmaz" açıklamasında bulundu.
"Aklımız ve Yüreğimiz Toprak Altındaki Emekçilerimizde"
Tonlarca kimyasal atık altında yaşam mücadelesi veren işçilerin bir an önce kurtarılmasını, alınan ve alınacak olan önlemlerin bir an önce kamuoyu ile paylaşılmasını talep ettiklerini söyleyen Ataç "Yığın liç alanında, siyanür taşıyan boru hatları var. Bu hatların durumu nedir? Bu hatlardan kaynaklanan siyanür sızıntısı ne kadardır? Geçirimsizlik tabakası olmaksızın geniş alanda birikmiş zehirli atığın akifer sistemine sızarak karışma riski hesaplanmış mıdır? Yağmurun buna etkisi nasıl olmaktadır? Alınmış önlemler nelerdir? Felaket ile ortaya çıkan zehirli gazların solunmaması için önlemler alınmış mıdır? Etkilenen bölge boşaltılacak mıdır? Bölgede yaşayanlar, arama ve tarama çalışmalarında görev alanlar ve basın mensupları nasıl korunmaktadır? Hakim rüzgarla bu gazların ulaşabileceği yerler hesaplanmış mıdır ve bu alanlar için halk sağlığı önlemleri alınmış mıdır? Alındıysa bu önlemler nelerdir? İşletmenin üst tarafında bulunan yığın liç alanında kayma tehlikesi var mıdır? Hangi önlemler alınmıştır?" sorularının yanıtlanmasını istedi. Haber Bülteni
İlginizi Çekebilir