© Aksaray Portal 2021

Sağlıkta Şiddet Dijital Dünyada Da Sürüyor Mu?

Sağlıkta şiddet konusunda sosyal medyada her gün farklı bir haberle karşılaşıyoruz. Bu konuda olumlu ya da olumsuz farklı görüşler yer alıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; 2013-2017 yılları arasında kayıt altına alınan şiddet vakası sayısının 60 binin üzerinde olduğu belirtiliyor.

Ülkemizde 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 183 iken OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) oranlarında bu durum 339 olarak açıklandı. Gece gündüz demeden çalışan sağlık çalışanlarının uğradığı şiddet, dijital dünyada da sürüyor. Dijital ortamda bu tür durumlarla karşılaştığınızda izlemeniz gereken hukuki süreç hakkında bilgi veren Av. Görkem Gökçe, yapılması gerekenlerle ilgili sorularımı yanıtladı. Sosyal medyada sağlık çalışanları tarafından sık sık gündeme getirilen hastanelerde güvenlik kontrolünün yapılması talebi konusunda ne düşünüyorsunuz.

Son günlerde gündemde olan Arda Turan’ın vakasından da belli olduğu üzere sağlık kurumlarına silahla girmenin ne kadar kolay olduğu bir kez daha görüldü. Söz konusu olayda kimse zarar görmese de silah ateş aldı. Burada Arda Turan’ın fiili TCK uyarınca genel güvenliği tehlikeye sokmak suçunu oluşturuyor. (TCK m.170.) Esasen bu fiili sağlıkta şiddet olarak nitelendirilemeyecek olsak da sağlık kurumunda meydana gelen ve kurumların bu açıdan son derece korunmasız olduğunu gösteren bir olay olduğu için dikkat çekici. Sağlık kurumlarına rahatlıkla silah sokulması bu tip kurumların ne derece korunmasız olduğunu gösterdiği gibi bu tip eylemlerin rahatlıkla icrası ne yazık ki sağlıkta şiddetin kolay kolay son bulmayacağını gösteriyor.

Sosyal Medyada Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddeti Destekler Nitelikte Yazılan Gönderilerin Hukuki Bir Yaptırımı Var Mıdır?

Sosyal medyadaki bazı paylaşımlarda sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının açıkça onaylandığını ve övüldüğünü görüyoruz ki bu da şiddetin yaygınlaşması açısından son derece tehlikeli. Nitekim en son meydana gelen elim doktor cinayeti sonrasında bu fiili açıkça öven sosyal medya paylaşımlarıyla karşılaştık. Sağlık çalışanlarına yönelik olarak gerçekleşen şiddet olaylarını destekleyen paylaşımların pek tabi cezai yaptırımı olabilir. Örneğin en son doktor cinayetini destekleyen paylaşımlar üzerinden örnek verecek olursak bu tip paylaşımlar TCK m.215’te düzenlenmiş suçu ve suçluyu övme suçunu oluşturabilir. Bu suça ilişkin söz konusu madde ise şu şekilde: “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Fakat maddeden de açıkça anlaşıldığı üzere burada kişinin cezalandırılabilmesi için sadece somut ve işlenmiş bir suçu ve suçluyu övmesi yetmiyor aynı zamanda kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekiyor. Bu husus ise yazının içeriğine, şiddeti teşvik edip etmediğine, yazının hangi bağlamda yayınlandığına, yani şiddeti yaratmaya elverişli olup olmadığına bakılarak tespit ediliyor.

Ayrıca kişinin TCK m.215’e uygun olarak cezai bir yaptırıma uğraması için övülen suç ile ilgili olarak mahkemenin kesinleşmiş hükmü gerekiyor. Suçu ve suçluyu övme dışında bu tip şiddet öven fiiller koşulları sağlandığı halde “Halkı kin ve düşmanlığı tahrik (TCK m.216)” yahut “Suç işlemeye tahrik (TCK m.214)” suçlarını da oluşturabiliyor. Nitekim dijital dünyada da sağlıkta şiddetin kınanması yerine övülmesi şeklinde yorumlar yapılması alan açısından çok büyük tehlike arz ediyor.

Sosyal Medyada İnsanlar Görüşlerini İfade Ettiklerinde Herhangi Bir Yaptırımla Karşı Karşıya Kalabilirler Mi?

Bu görüşlerin ifade ediliş tarzına ve esasen söz konusu ifadenin niteliğine göre değişir. Açıklanan görüş ifade özgürlüğünün sınırlarından çıkar ve açıkça şiddeti öven, şiddete çağıran ya da örneğin hakaret boyutuna varırsa, kişiler koşulları oluştuğu takdirde cezai ve buna bağlı olarak da hukuki birçok yaptırımla karşılaşabilirler. Nitekim günümüzde sosyal medya hesapları üzerinden paylaştıkları iletiler sonucu çeşitli suçlarla yargılanan ve hakkında hüküm kurulan birçok kişi var. Bu tip fiillerin en zor yanı ise şüphesiz kişinin kimliğinin tespit edilmesi. Savcılık kimliği belirli olmayan kullanıcılar için genellikle Bilişim Bürosuna kimliğin tespit edilmesi talepli müzekkere yazıyor. Eğer kişinin mevcut başkaca hesaplarından yahut başka bir şekilde kimliği belirlenebiliyorsa hukuki süreç daha sonra devam ediyor. Kimliği belirlenemeyen şüpheliler açısından ise dosyalar ne yazık ki sürüncemede kalıyor.

Sosyal Medyada Şiddet İçerikli Paylaşımlarla Karşılaşan Kişi Nasıl Bir Yol İzlemelidir?

Sosyal medya üzerinden bu tip olaylar yaşayan kişiler sonuç alamayacakları düşüncesinden vazgeçerek muhakkak resmi makamlara gerekli şikayetlerde bulunmalılar. Diğer yandan bu paylaşımların kaldırılmasına yönelik olarak da gerekli prosedürü yürütmeliler. Ne yazık ki sosyal medya üzerinden yapılan bu tip fiillerden sonuç alınamayacağı düşüncesi ile birçok kişi resmi makamlara başvurmuyor. Fakat bu tip şiddeti öven, açıkça onaylayan yahut şiddete teşvik eden paylaşımlar arttıkça kişiler üzerindeki etkileri de kaçınılmaz oluyor. Bu da tabiatıyla artık şiddete övgünün şiddetin icrasına dönüşmesine yol açıyor. Fatıma Esra Öz’ün Haberi

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER