Göz hastalıkları uzmanı uyardı, bu sinsi hastalık körlüğe neden olabiliyor!
SAĞLIKAksaray’da hizmet veren Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Adnan Çinal, sinsi göz hastalığına karşı uyarıda bulunarak, “Hiçbir belirti vermeksizin gelebiliyor. Hastalığı dikkate almazlarsa bu durumda görme yetisi ciddi oranda azalabiliyor, körlüğe de maalesef yol açabiliyor” dedi.
Aksaray’da 7 senedir hizmet veren Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Adnan Çinal, sinsi göz hastalıklarına karşı uyarıda bulundu. Rutin kontrollerin büyük öneme sahip olduğunu belirten Çinal, 44-45 yaşlarından itibaren glokom hastalığının görülmeye başlandığını, rutin kontroller sırasında bu tür hastalıkları saptayarak önlem alma şansının yüksek olduğunu ancak dikkate alınmaması durumunda körlüğe kadar yol açabileceğini dile getirdi.
“Bu Hastalık Son Döneme Kadar Hemen Hemen Hiçbir Belirti Vermeksizin Gelebiliyor”
Halk arasında göz tansiyonu ya da karasu hastalığı olarak bilinen glokom hastalığının her yaşta görülebildiğini ifade eden Çinal, “Hatta yenidoğan glokomu diye özel bir tablomuz bile var. Ama en çok görüldüğü yaş oranı 44-45 yaş. Bizim halkımızın genel bildiği başlangıcı bu, genel olarak %4-5 civarında görülüyor toplumda. Oldukça sık denebilecek bir frekansı var, göz içi tansiyonunun yükselmesiyle gözüken bir hastalık. Genelde ailesinde göz tansiyonu olanlarda bir geçiş söz konusu. Daha önce gözünden yaralanmış göz travması geçirmişlerde, göz ameliyatı geçirmişlerde daha sıklıkla bu hastalığı görüyoruz. Hastalığın genel karakteri göz tansiyonunun yükselmesi ancak yanlış bilinen bir hususu da belirtmek isterim. Hastalarımız sıklıkla bize ‘başım ağrıyor acaba göz tansiyonum var mı’ diye geliyorlar. Evet bu doğru bir yaklaşım ancak bu hastalığın belki yüzde 5’inde bu şekilde bir belirti ortaya çıkıyor. En tehlikeli yanı, hastalığın çok sinsi ilerlemesi. Hasta son döneme kadar hemen hemen hiçbir belirti vermeksizin gelebiliyor. Biz o dönemde hastalıkları sıklıkla yakalıyoruz, dolayısıyla burada önem arz eden husus rutin kontrollere gidilmesi. Genel olarak biz bu hastaları nerede yakalarız? Yakın gözlüğü muayenesinde. Yakın gözlüğe ihtiyaç da genelde 44-45'li yaşlarda ortaya çıkıyor. Hasta bu maksatla bize geldiğinde biz rutin olarak her hastada göz tansiyonunu ölçeriz ve hastaların önemli bir kısmını bu aşamada yakalarız. Muayenesini yaparız ve deriz ki ‘evet efendim gözlük ihtiyacınız var ancak bununla birlikte sizde göz tansiyon hastalığı da var.’ Buradan anlaşılacağı üzere hastalık çok sinsi bir hastalık. Hemen hemen hiçbir belirti vermeden son döneme kadar da ilerleyebiliyor. Dolayısıyla rutin olarak hastalarımızın ve insanlarımızın kırklı yaşlardan sonra en az yılda bir kez göz tansiyonunu ölçtürmeleri ya da göz hastalıkları muayenesi olmaları gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“En Önemli Belirti Hastanın Görme Alanının Daralması”
Glokomun bazı belirtileri olduğunu belirten Prof. Dr. Çinal, “Şiddetli göz ve baş ağrısı, bulantı, kusma hissi, eğer göz tansiyonu çok yükselirse görülebilir. Ama bunun yanında örneğin vatandaşımıza arkadaşı ‘ya ne oldu, darıldın da bizi görmüyor musun’ diye söylerler. Bu bir belirti, çünkü hastanın görme alanına daralttığı için hasta baktığı yeri çok iyi görür ama yanlarını iyi görmez. Dolayısıyla yanından geçenleri fark etmez ve arkadaşları bu tür serzenişlerde bulunurlar. En önemli belirtilerden birisi bu bir de ağrı. Bunun dışında çok fazla bir belirtisi olmuyor, onun için düzenli kontrol olmadan hastalığı yakalamamız ve hastanın göz tansiyonu olduğunu bilmek mümkün değil. Ama bunun yanında hastalığın iyi bir yanı da var, tedavi edilebilir bir hastalık. Biz bu hastalığı yakaladığımızda hasta tavsiyelerimize uyarsa tamamen ömrünü sağlıklı bir şekilde geçirebilir herhangi bir olumsuz bir şeyle karşılaşmadan. İkinciyi yanı da hastalık yavaş ilerleyen bir hastalık, sıklıkla ilerleme hızı oldukça yavaş. Bu da bize tanı ve tedavide belli bir zaman esnekliği sağlayabilir” sözlerini kullandı.
“Hastalarımız Hastalığı Dikkate Almazlarsa Körlüğe Yol Açabiliyor”
Tedavi sürecine de değinen Prof. Dr. Çinal, “Tedavisinde belli aşamalar var. Öncelikle ilaç tedavisi, hastamızın göz tansiyonu durumuna göre göz damlaları öneriyoruz. Ağızdan ilaç kullanımı hemen hemen yok gibi. Günde 1-2 damla gibi sıklıklarla damlaları hastaya kullandırıyoruz ve takibe çağırıyoruz. 6-8 aylık aralıklarla hastalarımızı kontrol ediyoruz. Ama bazen ilaç yetersiz kalabiliyor, istediğimiz göz içi tansiyon düşüklüğünü sağlayamayabiliyoruz veya hasta bazen tedaviye uyum sağlayamayabiliyor. Damlasını yeterince damlatamıyor, eli titriyor, yakınında kimse olmuyor. Bu zamanda tedavi için cerrahi müdahalede bulunabiliriz. Bu olay oldukça geniş bir süreç. En basitinden en ağırına kadar değişik tedavi ve cerrahi metotları var. Ancak hastalarımızın bileceği şey şu; ilaç tedavilerini düzenli olarak kullandıklarında o yetmediği zaman cerrahi tedaviler uygulandığı zaman hastalarımız günlük hayatlarında önemli aksamaya ve sıkıntıya sebep olmadan ömürlerini sürdürülebilirler. Tek hassas konu tedaviyi düzgün uygulamaları ve rutin kontrollerine gelmeleri. Hastalığımız sinsi ve korkutucu. Ancak bununla birlikte tedavisi düzenli olarak yapıldığında hastamızı mağdur etmeyecek bir hastalık. Kör olma riski şöyle var; kontrollere gelinmezse, ifade edilen kontroller uygulanmazsa, hastalığı dikkate almazlarsa bu durumda görme yetisi ciddi oranda azalabiliyor, körlüğe de maalesef yol açabiliyor. Ama biz günümüzde bu tip olgularla pek karşılaşmıyoruz. Hem halkımızın bu konuda hassasiyetinin olmasından hem de tedavi metotlarının gelişmesinden dolayı göz tansiyonuna bağlı körlüğü çok sık görmüyoruz” açıklamasını yaptı. Haber: Harun ATALAY
İlginizi Çekebilir